4 Mart 2014 Salı

UZAYIN CANLILARI SOYUT VARLIKLAR - FANTASTİK YAKLAŞIM VE UZAYDA HAYAT



Mehmet Ali BULUT BÖLÜM 6



UZAYIN  CANLILARI SOYUT VARLIKLAR
Uzayda canlar var mı?” diye bir soruyu bir din adamına veya Kuran yorumcusuna yöneltseniz alacağınız cevap hemen evet olacak..

Çünkü Kuran, Insanlardan başka, en az dört türden bahsediyor..
Bunlar melek, cin, şeytan ve ruhanilerdir..

Kuran’a re bütün bu türler bizim nyamızın da içinde yer aldığı evrende yaşıyorlardı.  Ve hatta bizim mekanlarımızı bizimle paylaşıyorlardı..

Ancak, yapılan izahlar ışığında, bu türlerle bizim metabolizmamız arasında bir benzerlik kurmak mümkün değildi.  Fakat bununla birlikte,  bu soyut varlıkların hemen hepsinin temessül yani başka bir form içinde görünebilme kabiliyetleri vardı.

Oysa bizim aradığımız, metabolizma bakımından bize tam olarak benzemese bile bize
yakın formlardı..

Böyle bir varlıktan söz ediliyor muyudu? Bunun cevabı da şüphesiz evettir.

Kuran-ı Kerim bu türlerin dışında bir de dabbeden söz eder..
Dabbe kelimesi, daha çok canlı, şuurlu, ve kendi arzusuyla yer değiştirip  yürüyebilen ve yeme içmeye ihtiyaç duyan varlıkları anlatır. Matabolizma açısından Cinden de Melekden de Şeytandan da farklıdır. Nitekim bu kelime daha çok hayvanlar ve insanlar gibi rızka ihtiyaç duyan varlıkları kapsamına alır..
Dabbenin tariflerini de yine Kuranda bulabiliyoruz.



FANTASTIK BIR YAKLAŞIM

Çok eski bazı rivayetlerde, insan neslinden önce Nesnas denilen bir türün, yer yüzünde yaşadığı, o dönemde,  yer yüzünün gerçek sahipleri olan bu varlıkların, aynı zamanda hilafet - yani bugün insanın üstlenmiş olduğu Tanrıya muhatap olma vas- makamında bulundukları belirtiliyor.
Fakat bu tür, zaman içinde istikametini kaybettiği için toptan imha edilmişler ve onların yerine
Cin taifesi atanmıştır.

Sonunda Allah, meleklere ve diğer muhatap varlıklara, Insan diye bir varlık yaratacağını ve onları yer yüzüne göndereceğini deklare edince, Kuranın yalın ifadesiyle Cin, Melek ve şeytan diye anılan türler, insan türün evrendeki dengeyi bozacağını ve uzun savaşlarla birbirlerini yok edeceklerini belirterek itiraz ettiler. (Bakara Suresi, Ayet, .... )

Ama Allah onlara, sizin bilmediklerinizi de biliyorum diyerek insanı yarattı ve dünyaya
halife tayin etti.. Üstelik melek dahil bütün varlıkları, Ademe secde etmeye çağırdı.  Bu, bir tür, üstün varlığı tayin etme seramonisiydi.  Şeytanlar bu çağrıya uymadılar ve Insan türüyle her alanda savaşacaklarını dile getirdiler..

Kuranda geniş geniş anlatılan bu gaybi hadise, aslında aynı zamanda, insan türünün evrendeki mücadelesinde başka varlıklarla da hesaplaşmak zorunda kalacağının açık bir kanıtıydı..

Demek insan, sadece kendisine müsahhar edildiği -emrine verildiği- belirtilen tabiata
hükmetme mücadelesiyle kalmayacak, kendi varlığını korumak için, üstün formda yaralmış varlıklarla da  mücadele etmek zorunda kalacak..

Kuranın açık ifadelerinden anladığımız, bu mücadelenin Cin ve Şeytan taifesiyle verileceği yolundadır. Üstelik bu her iki türle yapğı mücadele enfüsi (içsel) bir mücadeledir. Yani liyakat ve kimlik mücadelesi..

Oysa lk Suresi, açık açık, uzaydan saldıracak bir türden; uzaylılardan söz ediyor.
Bunların özel kimlikler taşıyan varlıklar olduğunu ayet metninde yer alan men’ sözcüğünden anlıyoruz.  Ayette geçen ‘men fi’s-Semai ifadesinde men, kim sorusuna verilen cevaptır.  Eğer bu ayet gökten başımıza inecek ilahi belalar veya bir yıldız çarpması olsaydı, ‘men’ yerine ma kelimesinin kullanılması gerekirdi.  Arapçada men Ingilizcedeki Who sözcüğünün karşıtıdır.. Ma ise thetsözcüğünün..

Demek ki, uzayda bizimle teke tek karşılaştırılacak varlıklar  vardır ve var olmalı..


UZAYDA HAYAT

Uzayda melek ve ruhanilerin varlığı, yer yüzünde insan ve hayvanların varlığı kadar kesindir, denilebilir. Kuran-ı Kerim, bu gerçeği sayısız ayetlerde anlatır.

Çağdaş bir kelamcı ve çağımızın en orijinal Kuran yorumcularından olan Said Nursi, Sözler
adlı eserinin 33 bölümünden birini tamamen, Melekler, ruhaniler ve Uzayda hayat konusuna ayırmış.
29. Sözün tamamında bu meseleyi isbat etmeye çalışmış..

Burada dikkatimizi en çok çeken bir cümle var ki, o, bu çalışmamın da kalbini teşkil ediyor. Ona re, çok değişik cins ve türdeki uzaylıların tamamına, Kuran tarafından Melek ve Ruhani diye isimlendirilmişlerdir..

Ilerde melek ve ruhani kelimelerini ele aldığımızda receğiz ki, melek nisbeten nesnel varkların, ruhani tamamen soyut varlıkların adıdır..

Şimdi, Said Nursi’nin, Kadir Suresinin O (gecede
 melekler ve Ruh, Rablerinin izniyle yeryüzüne inerler”  mealindeki ayetinin yorumunu yaptığı lümden bir pasaj aktaralım..

Hakikat katiyyen gerektirir ve hikmet kesin kes ister ki, yer yüzü gibi, uzayın da -hem de
bilinçli- sekeneleri (oturanları) bulunsun.. Ve o sekeneler yaradış bakımından oturdukları yıldızlara uygun yaradılışta olsun.  Kuran tün bu yarakla melek ve ruhaniler diye isimlendiriyor..

Evet işin gerçeği bunun gerektiriyor. Uzayda bizim gibi bilinçi canlar var ve olmalıdır..
Nitekim, dünyamızın, -küçüklüğü ve basitliğine rmen- bilinçli  yaratıklarla dop dolu olması ve üstelik zaman zaman boşaltılıp yeniden doldurulması bize şu gerçeği açıklar; Yıldızlarla ve burçlarla bezenmiş uzay da şuurlu ve idrak sahibi yaratıklarla dop doludur.. O yaratıklar da, tıpkı insanlar ve cinler gibi şu muhteşem kainatın seyircileri, gözetleyicileri ve mütalaacılarıdırlar.. Uzayın yapısı, niceliği ve niteliği, böyle yaratıkların varlığını gerektiriyor, zorunlu kılıyor..

Evrenin bu muhtem varlığı çaplı ve geniş bir tefekkürü, onu tam anlamıyla kavrayacak
bir kulluğu gerektirir.  Oysa Insanlar ve Cinler, bu tefekkür ve kulluğun milyonda belki birini bile yapamıyorlar..  Bu muhteşem yaradılışı daha üst bir şuurla tema edecek ve onun Yaratıcısına karşı şükranları sunacak daha üstün formda yaratılmış varlıklara ihtiyaç vardır.. Melaki ve ruhaniler de bunlardandır...

Bazı hadislerin bize verdiği işaretlerden şunu anlıyoruz ki, bu yaratıklar, uzayda başıboş gibi görünen seyyar cisimleri -meteor, bulut ve tanımlanamayan sair uçan cisimleri -, yıldızları
-karanlıkta hızla akıp gittikleri için yıldız şeklinde algıladığımız ufoları da bu çerçeveye sokabiliriz- binek olarak kullanıp evrenimizde olup bitenleri tema ediyorlar.. O varlıklar, bu seyyarelere -hızla akıgiden, rünüp ve bir anda yok olabilen şeyler- binerek, yaşadığımız şu nesnel nyayı gözetlerler. Bineklerinin tesbihatı yaparlar.. (Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz, mukaddime)

(*Burada Seyyare kelimesine küçük bir not düşelim. Teyyare, uçan kanat nesnelere verilen isimdir. Seyyare ise, uçmaktan çok son derece büyük bir hızla akıp giden kanatsız vasıtaları anlatmaktadır..  Her ikisi de binek diye anılmaktadır. Acaba, UFOya -yani ingilizcedeki, Tanımlanamayan Uçan Cisime- tek kelimelik bir isim verilmek istenseydi Seyyareden uygun ne bulabilirdik?)

Yukarıda Said Nursiden aldığımız metinde bir tek şey yapk. Bilinen klasik ifadelerin yerine -
mesela, sema yerine uzay, şuur yerine bili gibi- günümüzde kullanılan kelimeleri yerleştirdik.
Ve gördük ki, pekala uzaylar var ve üstelik bizi gözetliyorlar..

Hatta bir hadiste peygamberimiz, Cennet ehli, yeşil kuşların cevflerine binerek cennet yurdunu gezecekler” diyor..

Arapçada tare uçtu’ demektir. Tayr’ ise uçan şeye verilen ad.  Eh geçmişte bir tek kuşlar uçtu için de Kuranda ve hadiste tayr’ kelimesinin geçtiği her yerde bu kelime kuş olarak isimlendirilmiş..

(Mesela, Kuranın belirttiğine göre Hz. Isa, imana çırdığı insanlara şöyle diyordu. “Ben size çamurdan kuşa benzer bir şey yaparım. Sonra ona kendi ruhumdan üflerim -yani enerji yüklerim- o da Allahın izniyle uçar” diyordu.. Demek ki, her uçan kuş değildi ve her tayr’ kelimesiyle ifade edilen şeyin illa da kuş olması gerekmiyordu..)

Cevf ise, boşluk, çukur, oyuk, iç boşluk anlamındadır.
Eğer siz tayr kelimesinin yerine uzay aracı veya uçan cisim; cevf kelimesinin yerine de
pilot kabini kelimelerini yerleştirirseniz,  yukarıda bahsi geçen hadisi, “Cennet halkı, yeşil renkli - yeşilin, temiz bir çevrenin sembo olduğunu unutmayalım- uçan arlara binip kabininden cennet yurdunu temaşa ederler şeklinde tercüme edebilirsiniz.

Tuhafr bu hadis, nedense bana hep Jetgilleri hatırlatmıştır..

Öyle ise çıkıp desek ki, Evrenimizi bizimle paylaşan uzaylılar vardır ve bunlar kullandıkla
seyyarelerle (UFOlarla) bizi temaşa ediyor ve hatta, bozgunculuğumuzu  önlemek ve dünyamızı korumak için bizi zetliyorlar, abarlı bir ifade kullanmış olmayız..

GALAKTİK İNSAN WEB TEAM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder