Mehmet Ali BULUT BÖLÜM 7
Zülkarneyn ve Yecüc Mecüc
“Bir de sana Zülkarneyn’i soruyorlar. De ki size ondan bir bilgi aktaracağım. Biz ona Yer Küre’de bir yer belirledik. Ve ona ulaşmak sitediği her şey için bir vasıta verdik. Derken o, ovasıtaların birine tabi oldu. Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi sanki kara bir balçığa batıyor buldu. Bir de bunun yanında bir kavim buldu.
Biz ona dedik ki, “Ey zülkarneyn, onlara zulmetmekte veya iyi davranmakta serbestsin” (Onları cezalandırırsın veya iyi davranırsın) O da dedi ki, “kim haksızlık ederse, muhakak ona azap edeceğim.
Sonra onlar Rablerine döndürülür. O da onlara görülmedik bir azab verir. Ama her kim de iman edip iyi şeyler yaparsa buna da en güzel mükafat vardır. Biz ona dünyada kolaylık gösterir, zor işlere koşmayız.
Sonra Zülkarneyn yine bir yol tuttu. Nihayet güneşin doğduğu yere varınca, orada güneşin, güneşe karşı hiç bir siperleri olmayan bir kavmin üzerine doğduğunu gördü. Işte Zülkarneyn’in kudret ve saltanatı böyleydi. Ve biz onun yanında bulunan her şeyi bilgimizle
kuşatmıştık..
Sonra yine bir yol tuttu. Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiç söz anlamayan bir kavim buldu. Dediler ki,
“Ey Zülkarneyn, Ye’cüc ve Me’cüc bu yerde fesat çıkarıyorlar. Sana bir “harc” verirsek, bizimle onlar arasında bir sed yapar mısın”
Dedi ki, “Rabbimin bana verdiği şey sizin bana vereceğinizden daha hayırlıdır. Siz bana güç verin, ben de sizinle onlar arasında bir sed yapayım. “Bana demir kütleleri getirin”
Nihayet, dağın iki ucunu denkleştirdiği vakit, “Ateş yakıp kürükleyin” dedi. Demiri bir ateş koru haline getirince “Bana erimiş bakır getirin dökeyim” dedi.. (Ve ekledi): “Artık, Ye’cüc ve Me’cüc, bunu asla aşamazlar. Bu rabbimin bir lütfudur, Ne zaman Rabbimin emri (kıyamet çağı) gelir, o sed yıkılır ve onları salıverir. Rabbimin vadi de haktır ve bu olacaktır” (Kehf Suresi, 83-96)
Tefsirlerde Zülkarneyn ile ilgili çok rivayetler var. Onun Büyük Iskender olduğunu söyleyenler ekseriyette. Ancak çok kuvvetli bazı rivayetlerde Zülkarneyn’in “müslüman” yani Tek tanrıya inanan muvahhid bir insan olduğu belirtilir. Oysa Büyük Iskender çok tanrılı, hatta Tanrı Kral inancında olan biriydi..
Aslında Tarih, bize Zülkarneyn diye birinden hiç söz etmiyor. Büyük Iskender’in Zülkarneyn diye
bilinmesinin tek sebebi, ounun iki boynuzlu miğfer giymesidir. Çünkü Zülkarneyn bir isim değil, bir sıfattır. Yani “iki boynuzlu” ..
Vikingler de iki boynuzlu miğfer takarlardı..
Dolayısıyla Zülkarneyn Tarihi bir şahsiyet olmaktan çok, Hızır As. Gibi hükmi bir şahsiyettir. Bir
Tür uzay gezginidir..
Nitekim, Zülkarneyn kıssası, Kur’an-ı Kerim’de, Hızır Aleyhisselam’dan hemen sonra anlatımya
başlanır. Hızır için bilinen rivayetler, onun zamanın tersinden gelen ve olayların geleceğini ve geçmişini bilen bir ‘temessül’ kabiliyeti olan bir şahsiyet olduğunu gösteriyor..
O zamanın akış istikametinin tersine hareket eden bir kutlu kişidir. Melek değildir, insan da değildir. Ama insan suretine bürünebilen ve insanların dar zamanlarında kaşılarına çıkıp yol gösteren “Ilahi bir erdir”
Nitekim, Hz. Musa, kendi nefsinde “Acaba Allah’ın kudret ve hikmetini benden daha iyi anlayan
kullar var mı” diye düşününce Cenab-ı Hak, ona Hızır aleyhisselamı örnek gösterdi. Bunun üzerine Musa,
“Ben onu tanımak istiyorum” dedi.
Sonunda Cenab-ı Hak, ikisi arasında bir randevu gerçekleştirdi ve birlikte çok ilginç bir yolculuk paytılar..
Işte Kur’an-ı Kerim, Zülkarneyn, kıssasını, bu soyut yolculuktan hemen sonra anlatmaya başlar.. Böylece Zülkarneyn’in de saklı bir kul olduğu fikrini pekiştirir..
Zülkarneynin yolculuklarına gelince. Şimdi şu yavarlak küremiz üzerinde güneşin battığı yeri düşünün. Var mı öyle bir yer. Güneş nerde batıyor veya nerde doğuyor. Bunlar son derece izafi şeylerdir. Eğer Doğu japonya ise, japonyanın doğusu Amerika’dır. Oysa Amarika aynı zamanda Japonya’nın batısındır..
Doğu ve batı kavramı izafi şeyler olduğu için, insanlar Ingildere’deki Greenwıch’i sıfır noktası saymışlar doğusuna Doğu, batısına Batı demişler. Demek ki mutlak olarak doğu ve batı yoktur. Nitekim Kur’an-ı Kerim, iki doğudan ve iki batıdan da söz eder.
Demek ki, burada doğu ve batıyı uzaysal kavramlar olarak anlamak zorundayız.
(Burada hemen şu notu da düşelim. Uzaylılarla ilgili tasvirlerin çocuğnda da kralların başında boynuzlu miğferler bulunur )
Öyleyse, Zülkarneyn’in macerası bizim bildiğimiz, tarihsel bir macera değil. Eğer öyle bir
şey olsaydı, bu
maceranın Tevrat ve Incil’de de bulunması gerekirdi. Hatta destanlarda. Çünkü insanlığın yaşadığı müşterek hatıraların tümü, em semavi kitaplarda var, hem destanlarda.
.
Amerika yerlilerinin destanlarında ve efsanelerinde Iki Boynuzlu Tanrılar’dan söz edilir ve bunlar genellikle göklerle ilgili tasvir edilmişlerdir..
Mamafih, tarihte, hem batıyı hem doğyuyu bütünüyle hakimiyeti altına almış bir kraldan hiç söz edilmez. Büyük iskender’in hakimiyet sahası, Yunanistandan Çin seddine kadardır. Yani eğer karalar esas alınarak düşünülse bile ne tam doğuya ulaştı, ne tam batıya.
İKİ DOĞU İKİ BATI
Öyleyse bu Doğu ve Batı kavramını başka türlü anlamak zorundayız. Belki de bu doğu ve batı, insanlığın içinde hapsedildiği boyutun alt ve üst noktalarıdır. Bu da Güneş sisteminin Samanyolu galaksisi içindeki alt ve üst eşikleridir.
Ayet metninde “Fe-etbea sebeba” denir. Etbaa tabi oldu, uydu, hükmüne göre hareket etti, anlamına gelir. Sebep ise bir şeyin olması için gerekli vasıtadır. Dolayısıyla bunu boyutları geçme, boyutlar arası geçiş yapma olarak da algılanabilir. Çünkü Zülkarneyn, bildiğimiz bir insandan çok, Hızır gibi hükmi bir şahsiyettir..
Said Nursi, hayat mertebelerini anlatırken, bizim üstümüzdeki boyutta Hızır’ı sayar. Onun
üstündeki boyuttu ise Allah tarafından göğe Çekilmiş Hz. Isa’yı gösterir. Hızır bize en yakın boyuttadır. Hz. Isa ise üçüncü boyutta. Hızır, sık sık bizim boyutumaz geçer ama Hz. Isa bir tek sefer boyutumuza girecek ve yeryüzünde hükümran olacak. Bu hem Hrısityanlarda var, hem de
müslümanlarda. Nitekim Hadis’te de Isa’nın yeniden dünyaya dönep islamiyet üzerine hükümran olacağı haber verilir..
Bütün bu izahlardan sonra pekala diyebiliriz ki, Zülkarneyn’in seyahat alanı insan merkezli evrendir. Yani Güneş sistemi içinde.. Ancak bu sistem içinde bile birbirine geçmiş sayısız obyutlar olduğunu bilim adamları kabil ederler..
Mesala burnumuzun dibinde bize dikey bir boyut vardır ama biz onu hissetmeyiz. Iki boyut arasında milyarlarca ışık yılı mesafe olduğu halde, boyut dikey olarak aşıldığında saniyelik zamanlarla
izah edilebilecek yakınlıktadırlar..
Zülkarneyn de Hızır gibi “süper bilgin”lerdendir. Onda da “ilmi ledün” vardır.
Şöyle bir temsil ile anlatalım. Big bang gerçekleştiğinde zaman iki yönlü akmaya başladı. Sıfırın artı ve eksi yönüne doğru. Birisi “ol” yönüdür, biri de “öl” yönüdür. Aslında Allah katında her şey olup bitmiştir. O yüzden de Allah, “kıyamet koptu” buyurur. Allaha göre kıyamet koptu. Ama zaman boyutuna hapsedilmiş bizler için, henüz o zamana ulaşmış değiliz..
Bir noktadan başlayan bir dairenin iki yönü vardır. Bir noktadan çıkan iki çizgi birbirinin üzerine
katlanarak aynı noktaya ulaştıklarında daire tamamlanır ve iş bitmiş olur. Işte Hızır ve Zülkarneyn, bizim
istikametimizin tersinden gelen ölümsüz varlıklardır..
Karn kelimesi üzerinde de biraz duracak olursak belki meeleye biraz daha ışık tutarız
Karn, boynuz demektir. Ama aynı zamanda çağ ve dönem anlamı da vardır. Zül karneyn iki boynuzla anlamına geldiği gibi “iki zamanlı” anlamına da gelir. Iki zamanlı insan için elbette ik doğu ve iki batı vardır. Çünkü her zamanın bir başlangıç ve bitiş noktası vardır. Dolayısıyla iki zamanlı olanın iki doğsu ve iki batısı mevcuttur. Zülkarneyn, iki boyutlu zamanın başlangıç noktasıyla bitiş noktasını gördü. Yani insanlığın macerasını.
Yecüc ve Mecüc ise, bu boyutlar arası gelgitte varlığını tesbit ettiği iki topluluk. Bunların yerle ilintili olmaları, ise yer yüzünde icra edecekleri operasyonlarla ilgilidir. Çünkü Yecüc ve Mecüc ile ilgili rvayetlerde, bu iki kavmin, insanlığın ürettiği bütün mamuriuyetleri bütün
eserleri ve kültürleri yerlebir edecekleri yolundadır..
Yecüc ve Mecüc’in ortaya çıkış dönemleri tıptk Zulkarneyn, kıssasında izah edildiği gibi kıyamet öncesidir. Iyi ve kötü iki grubun dünya üzerinde cerayan edecek mücadelelir neticesinde insanlığa ait bütün eserler yerlebir olacak.
Bilim kurgu filmlerinde de görüldüğü gibi zaman ilerisinden gelen uzaylılar hep iki gruptur. Bir grup insanlığın geleceğini kurtarmaya çalışrken, diğer gurup, bu fesadcı ve azgın insanları yok etmeye yöneliktir.
Ayette geçen “Ve iza cae va’du Rabbi cealehu dekkae ve kane va’du Rabbike hakka” ibare, Zulkarneyn eliyle bir boyuta hapsedilmiş olan bu topluluğun, zamanı geldiğinde bu kayıttan kurtularak yeryüzüne saldıracaklarını ve bunun da gerçekleşmesi mukadder bir olay olduğunu göstermektedir.
Kur’an’a göre uzay yedi tabaka olarak dizayn edilmiştir. Bu hem yedi kat semayı ifade eder, hem
de her katta yedi uzayın varlığını haber verir. Nitekim ayette sema, “tabakan an tabak” (yani kat kat içinde) olarak yaratılmıştır. Üstelik Kur’an’a göre yedi kat uzayın ilk katı yıldızlıdır. Demek ki, yıldızların serpildiği alan sadece birinci kat semadır. Bu ise sonsuzluk fikrini verecek kadar geniştir.
Ancak bu uzaklık tek istikametli zaman içindir. Çift zamanlı varlıklar için bir boyuttan diğer boyuta sıçramak an meselesidir. Nitekim UFO diye nitelediğimiz cisimler de aniden gözden kayboluveriyorlar. Üstelik radarlar bile tesbit edemiyor. Çünkü bizim radarlarımız da tek yönlü zamana göre yapılmışlardır. Dolayısıyla, ancak bilinen zaman istikametinde akan cesim ve onların sinyallerini alabilirler. Oysa UFO’ların kullandığı teknik boyuttan boyuta geçebilecek imkanı veriyor. Dolayısıyla gözümüzün önünde oldukları halde bir anda sırra kadem basarlar..
Ilerde Tarık Suresi’ni anlatırken, göreceğiz ki, Cenab-ı Hak, bir anda görülüp ve aynı süratte
kaybolan yıldızlardan söz ediyor. Halbuki bilinen hiç bir yıldız bir anda görünüp kaybolmaz.
Keza ayetlerde geçen ‘yol’ tabiri de yol olmaktan çok bir “rota”yı ifade ediyor. Nitekim “iki dağın ucu denk olunca” bana eritilmiş maden getirin dökeyim” buyurdu. Bu tam tamına bu varlıkların eksi ve artı iki zaman kutbu arasında örülen bir boyut çizgisiyle hapsedilmeleridir.
Ve ahir zaman yaklaşınca bu zaman boyutu çözülecek ve bizim uzayımız içinde bulunan bu yaratıklar dünyamıza gelmeye başlayacaklardır. Nitekim UFO’ların görünmesi de son 50 yıllık bir hadisedir..
GALAKTİK İNSAN WEB TEAM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder