Edgar Cayce'nin okumalarına göre, bu tufanlar günümüzden; 50 bin, 28 bin ve10.600 yıl kadar önce gerçekleşmiştir. Bu tufanların nedenlerini incelediğimiz de günümüzle ne kadar da özdeş olduklarını tüm gerçekliğiyle görüyoruz. İlk tufanın nedenine baktığımızda günümüzde de sıklıkla kullanılmakta olan kimyasal maddeleri ve silahları görüyoruz. Bu maddelerin ilk kez yoğun olarak kullanılmasının öyküsü ise söyle; M.M. 50200 yılında etobur, iri cüsseli hayvanlar, insanlar için büyük sorun oluşturmaya başlayınca Dünya'nın beş ulusundan gelen, beş irkin temsilcileri bir araya geldiler, topraktaki ve havadaki unsurlarda bulunan güçlü kimyasal enerjileri hayvanlara karsı kullanmak için karar birliğine vardılar. Bu kararların sonucunda hayvanların yasadıkları mağaralara ve bölgelere çok büyük miktarlarda kimyasal maddeler, gazlar verildi. Bilinçsizce kullanılan bu kimyasal maddeler ve güçlü patlayıcılar doğanın dengesini bozdu. Verilen gazlar, halen soğumakta olan yerkürede volkanik patlamalara, zelzelelere, buzul çağına girilmesine ve Atlantis'in ilk tufanını yasamasına yol açtı. Bu maddeler size de tanık geliyor mu???
Atlantis de uzun yıllar boyunca toplumsal olarak da karışıklıklar yasandı. Toplum yönetiminde hakim olan ve Işığı temsil eden Bir'in Oğulları; bir tanrı, bir din, bir es kurallarını toplumda yerleştirmeye çalışırlarken, Karanlığı temsil eden, Beli al Oğulları'nın, bu kurallar hiç islerine gelmiyordu. Onlar toplumsal normları hiç sayıyor, insan hakları konusunda ise kayıtsız kalıyorlardı. Maddesel, safahata eğilimli, şiddete dayalı bir hayat biçimi ve anlayışları vardı. Toplum hayatında bu iki grubun anlaşmazlığı gittikçe artıyor, bu da iç savaşlara ve huzursuzluklara neden oluyordu. Beli al Oğulları'nın bedene bağlı, materyalist yasam biçimleri bazı Bir'in oğullarına da cazip geliyor ve onların tarafına gedmelerine neden oluyordu. Beli al Oğulları, bugün Dünya üzerindeki hakim güçlere baktığımızda, sizce de bildik birilerini anımsatmıyorlar mi???
GÜÇ YANLIŞ AMAÇLARLA KULLANILDI
Atlantis'teki ikinci tufan ise M.M. 28.000'e doğru gerçekleşti. Bu tufanın öyküsü ise söyle anlatılır; Atlantisliler ilk tufanın sokunu atlattıktan sonra hızlı bir toparlanış dönemi geçirdiler. Atlantis'in ikinci döneminde Atlantisliler, elektrik ve elektronik alanında önemli buluşlar yaptılar ve büyük gelişmeler gösterdiler. Uranyumdan elde edilen atom enerjisini taşımacılıkta kullaniliyolardi.
Lazer gibi her türlü ışıklı şualar keşfetmişlerdi. Ölüm şuası da bu gruba dahildi. Sıvı hava, sıkıştırtmış hava, kauçuk ve bugün henüz bilinmeyen bakir, alüminyum ve uranyumdan meydana gelen madeni alaşımlar kullanılıyordu. Asansör, telefon, radyo, TV yaygındı. En önemli bilimsel başarıları ise güneş enerjisine hakim olmalarıydı. Bu gücü denetim altında tutan merkeze,Tuaoil Tası veya Ateş Tası adini veriyorlardı. Bu dönemde insan bedeni, kristallerden çıkan şuaların hafifletilmiş bir uygulaması ile gençleştirilebiliyordu. Bununla beraber Ateş Tası yıkıcı amaçlarla işkence ve ağır cezaların yerine getirilmesinde de kullanılıyordu. Bu merkezin kuvvetinin, çok ileri bir düzeye ulaştığı bir zamanda yapılan bir hata, şuanın elektrik güçleriyle birleşerek toprağın bağrında birçok yangının çıkarmasına yol açtı ve volkanik patlamalar meydana geldi. Güç kaynaklarının bilinçsiz ve kötü kullanımının bugünün Dünyası için de yok olusu getireceği çoğumuzun kabul ettiği bir gerçek değil mi???
GENLERLE OYNADILAR
Atlantiklilerin hatalarından birisi de "gen"lerle oynamaları olmuştur. Beli al Oğulları'nın etkisi altındaki, Atlantislilerin yaptıkları, bugünün dünya insanlarını genetik bakımdan indirgenmiş ve mutasyona uğratılmış durumda da bırakmıştır. Nedir bu genetik bakımdan indirgenmiş ve mutasyona uğratılmış olmak?
Yapılan işlem bugünün gen mühendislerinin üzerinde çalıştıkları yöntemlere çok benzer. Sadece Atlantisliler bu işlemi yaparken, hayvan türleriyle yetinmemişler, insanlar üzerinde de denemeler yapmışlar daha da ileri giderek insan ve hayvan karışımı yaratıklar meydana getirmişlerdi. Atlantisliler bu yaratıkları köle olarak en ağır islerde kullanıyorlardı.İnsanların önceleri daha büyük olan kafa yapısını küçültenlerde yine Atlantisliler oldu. Atlantislilerin hırsı sinir tanımıyordu. Yaptıklarıyla yetinmeyip, insanlarda önceleri 12 sarmallı olan DNA yapısını, 2 sarmala indirdiler. Öfke, korkular, şiddet eğilimi, telepati yeteneğimizin azalması gibi olumsuz durumlar insan ırkından bu sarmalların çalınması sonucu oluştu. Ve bizler günümüzde bu hırsızlığın bedelini hala yaşamlarımızda ödüyoruz. Peki bugünün dünyasın da yapılan genetik çalışmalar, acaba onların geleceği nereye doğru gidiyor???
KENDİLERİNİ TANRIYLA EŞ KOŞTULAR VE ACIMASIZLAŞTILAR
Atlantislilerin zamanla, yaptıkları yaratım ve genlerle oynama çalışmalarını öylesine abarttılar ve Dünya'ya hakim olma istekleri öylesi bir boyuta geldi ki, bir anlamda kendilerini, Allah, Tanrı, Yaradan, Oğan, Kutsal Beyaz Işık gibi birçok isimle anılan "Büyük Yaratıcı Güç"le es görmeye başladılar. Çünkü onlar "yaratmanın" sırrına erdiklerini düşünüyorlar ve "Büyük Yaratıcı Güce" ihtiyaçları olmadığını iddia ediyorlardı. İsi iyice ileriye götürüp basta Alpça Centauri ve Pleiades kökenli ve Dünya Spiritüel Hiyerarsisi tarafından dışlanan "asiler" denilen gruplarla ittifak içine girdiler. Öte yandan, Dünya'daki askeri gücün büyük bölümüne sahip olma istekleri onları Ana imparatorluk "Lemurya"yi yok etme düşüncesine de götürdü. Çünkü Lemurya'da tıpkı, Atlantis gibi egosunu ön plana almış, Dünya üzerinde hakimiyetini sürdürmek isteyen bir konumdaydı ve Atlantis'in Dünya'ya hakim olma yönündeki amacına engel teşkil ediyordu. O tarihlerde Dünya'nın iki tane ayı vardı.
Atlantislikler uzaylı asilerle yaptıkları ittifaktan da güç bularak bu aylardan birini kullanarak Lemurya'yi yok etmeye karar verdiler. Şimdiki Dünya ayinin dörtte üçü büyüklüğündeki ayı spiral çizen bir yörüngeye soktular. Uzay gemileri, çekme ısınlarını kullanarak, Dünya'nın aylarından birini Lagranj( kritik kütle konumu) noktasına yaklaştırdılar. Uzay gemileri parçacık isin silahlarını ateşleyerek ayı, ötem Lagranj noktasına girmeden önce parçaladılar ve ay parçalarının oluşturduğu meteor sağanağı Lemurya'yi ve kıtayı suyun üzerinde tutan gaz odalarını parçaladı. Böylece Lemurya okyanusun derinliklerine, büyük depremler, su baskınları ve üzerinde yasayan binlerce insanla birlikte battı. Hırs ve gücün bilinçsizce kullanılmasının getireceği sonuçlar bugünün ülkelerinin, kıtalarının da sonu olamaz mi sizce???
YERKÜRE'NİN DENGESİNİ BOZDULAR
RUHSAL DÜŞÜŞE NEDEN OLDULAR
Eflatun, Kritias'I Zeus dedi ki;... diye bitirmişti...Onun Zeus olarak nitelendirdiği, bizim Allah dediğimiz o "Yüce Yaratıcı Güç" belli ki tufan emri vermişti. Yahudi ve Hıristiyan metinlerinde Atlantis'in sulara gömülüsü "insanin düşüşü olarak" ele alınır. Çünkü Atlantisliler yaptıkları hatalar nedeniyle insan ırkinin spiritüel yani ruhsal olarak düşmesine neden olmuşlardır.
Bu gün isimler farklı olsa da zulme uğrayan, sürülen halklar ve Dünya üzerinde güç ve iktidar hırsı içinde olan ülkelerin yaptıkları bu anlatılanlarla ne kadar da çok benzerlik gösteriyor değil mi? Bugün de Dünya'da gücü elde etmek amacıyla üretilen nükleer silahların denemeleri sonucunda ozon tabakası delinmiyor mu? Kutuplardaki buzlar, eko dengenin bozulması nedeniyle eriyor ve bu durum Dünya'yı sular altında bırakma tehlikesini beraberinde getirmiyor mu? Vücutlar kimyasal maddelere kanserle karşılık vermiyor mu? Biyolojik denemelerin kötü amaçlarla kullanılması daha önce adini bile bilmediğimiz hastalıkların bizlere bulaşmasına neden olmuyor mu? Ve genler üzerinde yapılan denemeler; melez hayvanların yaratılması, hayvan ve insanların kopyalanması bunlar acaba gelecekte ne ölçüde olumlu şekilde kullanılacak? "Tarih iyi bir öğretmendir" diyenler yanılıyor olamazlar. Bugünün hatalarının yaratacağı sonuçları, dünün Dünyası'na bakarak anlamak olası...
Atlantislilerin basına gelenler ve bugünün Dünya insanlarının basına gelmesi muhtemel olanlar... Aslında bunların yaşanmaması yine insanların elinde... Dünya insanlarına, Ona her ne ad veriyorsanız biz yazımızda "Büyük Yaratıcı Güç" olarak niteledik, O Büyük Yaratıcı Güç'ten büyük bir sevgi ve ışık yağmaktadır.
Bu, peygamberler, melekler, bas melekler, yükselmiş üstadılar, Mesih enerjisi, foton kuşağı enerjisi, Beyaz Yıldız enerjisi gibi birçok kanalla bizlere ulaşmaktadır. Bu ışığın amacı bizleri yeniden ilk varoluşumuzdaki düzeye "Galaktik insan" bilincine ulaştırmaktır. Yani sevgi dolu, egosunu asmış, bilge, yükselmiş varlıklara dönüşmemiz istenmektedir. Burada bize düsen görev içimizdeki sevgiyi, birliği, iyiliği keşfedip mümkün olduğunca egomuzdan sıyrılarak yasamaya çalışmamızdır. Yaptıklarımızın sonucunu görerek yapmamız, çıkar savaşlarından, şiddetten, maddi çıkarlarımızdan mümkün olduğunca vazgeçerek yasamamızdır. Yapmamız gereken hem çok kolay hem çok zor, Parola "Egondan sıyrıl"...
Okuduklarınız size bir masal veya bilim kurgu öyküsü gibi gelebilir. Ama masal ama gerçek. Ne fark eder? Anlatılan öykü egosuna yenik düsen, kibrin sınırlarını zorlayan, insan ırkinin üzerinde haddini bilmezcesine tahakküm kurmaya çalışan bir uygarlığın öyküsüdür... Gerçek mi, değil mi ? diye merak ediyorsanız, yanıtını kalbinize sorun. O size daima doğru olanı söyleyecektir...
GALAKTİK İNSAN WEB TEAM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder