18 Mart 2014 Salı

ÇANAKKALE SAVAŞINDA KAYBOLAN İNGİLİZ KRALLIK NORFOLK ALAYI VE BENZERİ AÇIKLANAMIYAN OLAYLAR

ÇANAKKALE SAVAŞINDA KAYBOLAN İNGİLİZ KRALLIK NORFOLK ALAYI VE BENZERİ

 AÇIKLANAMIYAN OLAYLAR

18 Mart Çanakkale Zaferi' nin 99. yıldönümünde şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum. Allah onlardan razı olsun.
Konumuza geçmeden önce ünlü filozof EFLATUN'un bir sözüyle başlamak istiyorum. Eflatun'a göre Dünya insanı " Hücresinde oturan ve dışardan gelip geçen insanların sadece gölgesini görebilen bir mahkuma benzetmiştir.
"Çünkü bu mahkum , doğduğu günden itibaren mahkum olduğu için bulunduğu yerde , dışardan gelip geçenlerin gölgelerini görmekle onları gerçek zanneder. Eğer zincirleri çözüp de dışarda ki gerçek dünyaya bakabilseydi , herhalde tahmin edemeyeceği kadar şaşıracak ve eski mahkumiyet günlerini arayarak gölgeleri izlemeyi sürdürmek isteyecektir.İşte bugünkü ilmimiz ve bilimimizde de aynı "EFLATUN'un" insanı gibi bazı insanlar mevcuttur.Bunca şahane alet ve edevatları ile ne yazık ki uçsuz bucaksız evrene daracık bir PENCERE aralığından bakmaktadırlar.Çünkü gerek insanın 5 duyusu , gerekse buna destek olsun diye geliştirdiği araç gereçleri , belirli ve çok sınırlı frekanslara karşı duyarlı bulunmaktadır. Bunun dışındaki frekansları 5 duyumuzla algılayamıyor yada aletlerimizle ölçemiyoruz diye inkar etmek ORTA ÇAĞ ZİHNİYETİnden farklı bir tutum değildir.İşte bu eksiklerimizi bilen , gerçek öncü bilim adamlarının çabalarıyla geçen bin yılın son çeyreğinde gerçekleştirilen Astronomi deki yeni teknikler sayesinde yeni yeni QUASARLAR , PULSARLAR , şimdiye kadar görülmeyen ve ışık hızından daha süratli hareket eden GALAKSİLER keşfedildi.Buna bağlı olarak insanın evren görüşünde büyük değişiklikler oldu. Bunun tersine mikroskobik alemin büyüklüğü ( yani mikro kozmoz'a doğru ilerlemek) ortaya çıkardı. Artık şimdi hiç değilse şu kadarcık biliyoruz ki göremediğimiz ışıklar işitemediğimiz sesler ve maddenin dokunamadığımız yanları da var. Eskilerin Paralel Evren Paralel Dünyalar fikrine belki de bu anlayış ve hareketle ulaşılacaktır.Kim bilir belki de , hatta belki de değil gerçekten de bizimle birlikte bu dünyayı bize görünmeden paylaşan , uzaydan ve fizik ötesinden gelmiş olan başka varlıklarda bulunmaktadır. O nedenle bir konuya yaklaşırken veya incelerken dar bir pencereden bazılarının yaptığı gibi bakmamak lazım. Bizler ufku geniş insanlar olmalı ve gerçeği görmeliyiz. Bu her konu için geçerlidir. Bir şeye dar pencereden bakmak bana göre kolaya kaçmaktır. Kestirip atmaktır. Ama ufkumuzu genişletirsek ne olursa olsun işin aslının öyle olmadığını anlar ve gerçeği buluruz.
Şimdi Çanakkale Savaşın da İngiliz Alayının bir bulutun içine girerek gizemli bir şekilde nasıl kaybolduğunu , bu bulutun ne olabileceğini ve dünyanın değişik yerlerinde de bu tür olayların yaşandığını bazı belge , tanık ve kaynaklara göre yaptığım araştırmayı buraya yansıtacağım yorum sizlerin.
10 Ağustos 1915 Çanakkale Boğazı sanki bir Cehennem di. Parçalanmış cesetler , kan kokusu ve yanan vücutlar , siperler sanki bir fırın gibi. İngiliz askeri , tarihin en büyük yenilgilerinden birine adım adım yaklaşıyor. İngilizlerin komutanı Sir İan Hamilton korkunç bir yenilgiye uğrayacaklarını anlamış ve savaşı kazanmanın tek şansını taze güçlerle birlikte yapılacak büyük bir saldırıda görmüştür. 


Sir Hamilton , Tekketepe ve Kavaktepe'ye gece karanlığında ani bir saldırı yapmayı planlamıştı. Bu saldırı için 12 Ağustos gecesi 54. Tümen ilerlemeye başladı. Bu tümenin içinde Norfolkluların alayı da bulunuyordu. Tepelerin yamacına kadar ilerleyecek ve gün ışığı ile birlikte saldırıya geçeceklerdi. Fakat gece yürüyüşü yapılacak bölgede , Türk askerlerinin pusuya yattığı sanılmaktaydı. Bu nedenle Norfolkluların bir tümeni , önden giderek yolu açmak göreviyle 12 Ağustos öyleden sonra harekete geçti.
Bu öncü tümenin ilerleyişi , tam bir hüsranla sonuçlanacaktı ve öylede oldu. Çünkü Gelibolu Savaşın da gösterdiği şaşkınlık ve beceriksizliğin bir örneğini verdiler.
Öğleden sonra saat 4 de başlaması gereken topçu desteği 45 dakikalık bir gecikme söz konusu olduğu halde haberleşme hatası nedeniyle gereksiz yere zamanın dan önce başladığından boşuna ateş güçlerini harcamış oldular.
İngiliz güçleri savaş alanını iyice incelememiş , ellerindeki saldırı planını bile alelacele yapmış ve Türklerin gücünün ne olduğun dan da habersiz bir durumdaydılar.
163. Tümen 4 . Norfolk taburu geride olarak , gün ışığında düz ovayı geçmeye çalışmanın kesinlikle bir hata olduğunu anladığında ancak 900 metre ilerleye bilmişlerdi. Türklerin direnci İngilizlerin tahmininden daha büyüktü. İngiliz tümeninin büyük bir bölümü , yoğun bir makinalı tüfek ateşi altında kaldığı için olduğu yerden bile kımıldayamamışlardı. Ancak sağ kanatta yer alan 5. Norfolk Taburu , daha az direnmeyle karşılaştığından ilerlemeyi sürdürdü.
İşte tam o sırada 22 kişilik bir Yeni Zelanda sahra birliğinin gözleri önün de , Norfolk Alayının 4 . Taburuna bağlı çok sayıda asker , karşılarındaki tepeye doğru yürümeye başladılar. Tepenin üstü ekmek somunu biçiminde beyaz ve parlak bir bulutla kaplıydı. İNGİLİZ KRALLIK NORFOLK ALAYI askerleri , yavaş yavaş tepeye yaklaştılar ve bulutun için de kayboldular. Son askerde bulutun içine girdikten sonra , beyaz parlak bulut yavaşça havalandı ve rüzgarın yönünde hareket ederek uzaklaştı. Sir İan Hamilton , İngiliz Savaş Bakanı Lord Kitchener'e yolladığı telgrafta , olayı şöyle anlatıyor.
" Savaş sırasında , 163 . Tümen her bakımdan üstün olduğu bir anda çok tuhaf bir şey oldu. Türklerin zayıflamakta olan güçlerine karşı , Albay Sir H. Beauchamp , yürekli ve kendine güvenen bir subay olarak büyük bir çabayla hızla ilerledi ve savaşın en güzel bölümü böyle başladı. Savaş daha kızışmış ve ortalık iyice karışmıştı. O sırada askerlerin çoğu yaralı ve susuzluktan perişan durumdaydılar. Bunlar kararğaha ancak gece geri dönebildiler. Ama Albay ,16 Subayı ve 250 askeriyle önüne düşmanı katmış , hızla ilerlemeyi sürdürmekteydi... Daha sonra bunlardan hiçbir haber alınamadı. Ormanlık bölgeye saldırdıktan sonra gözden kayboldular ve sesleri de duyulmaz oldu. İçlerinden hiç biri geri dönmedi." 267 kişi hiçbir iz bırakmadan kaybolup gitmişti....
Çanakkale Savaşından 50 yıl sonra olayın görgü tanığı üç Yeni Zelandalı eski asker , hareket eden ve askerleri alıp götüren dev boyutlu parlak beyaz buluttan söz ettiler. Yoksa bu bulut uçan daire filosunun ana gemisi olabilirmiydi ? Üç Yeni Zelandalı eski asker 50 yıl sonra aşağıdaki açıklamayı yaptılar. ( Bu arada Çanakkale Savaşında İngiliz ordusunun kaybı 34.000 askerdi. Günümüzde bunların sadece 27.000 askerin mezarı bulunmaktadır . Yani kaybolan İngiliz asker sayısı 7.000 dir. Ama nedense 70 yıldır kayıpların hepsi değilde sadece buluta girip yok olan 2672si özellikle aranıp durmuştur.)

GÖRGÜ TANIKLARI OLAN 3 YENİZELANDALI ASKERLERİN AÇIKLAMASI
"12 Ağustos 1915.


Aşağıda anlatılanlar , bu tarihte gerçekleşmiş garip olayın bir dökümüdür. Bu olay , savaşın en şiddetli ve son anlarında , gün ışığında , Anzak Suvla Koyu 60. tepede gerçekleşti Gün ağarırken gök berraktı. Görünürde 6 ya da 8 tane , hepsi birbirinin eşi olan , ekmek ekmek somunu biçimindeki bulut , 60.tepenin üstünde yayılmış duruyordu.O sırada saat de 6 ya da 8 kilometrelik bir hızla güneyden meltem esmesine karşın , bu bulutların biçimleri de yerleri de değişmiyordu. Meltemin etkisiyle kayıp gitmediler. Bulunduğumuz yere göre 60 derecelik bir yükseklikte asılı duruyorlardı; yani tepenin 150 metre üstündeydiler. Bulut kümesinin tam altına gelen yerde , toprağın üstünde duran aynı boyut ve biçimde duran bir bulut daha vardı. Yaklaşık 250 metre uzunluğun da 65 metre yüksekliğinde ve 60 metre genişliğindeydi. Bu bulut oldukça yoğundu ; yapısı katı maddeymiş gibiydi ve İngilizlerin bulunduğu savaş yerine 900 - 1100 metre uzaklıktaydı Bütün bunları Yeni Zelanda Kıtasının 1.Sahra birliğine bağlı 3. Bölük deki 22 asker gördü. Aralarında bizde vardık. İçinde bulunduğumuz siperden güney batı doğrultusun da 1350 metre öteye yere inmiş olan bulut duruyordu. Bulunduğumuz yer 60. tepeye göre 90 metre daha yukarıda olduğundan ,üst den görebiliyorduk. Bulut daha sonra Kayacık Dere denilen kuru bir derenin yatağına doğru ilerlediğinde , onun daha önce durduğu zemini bütünüyle görebildik. Bu bulutta , öbürleri gibi açık gri renkteydi. Daha sonra 4 . Norfolk Alayı'ndan askerlerin bu kuru dere yatağından harekete geçerek 60 . tepeye doğru uygun adım yürüyüşe geçtiğini fark ettik. Buluta vardıklarında , hiç çekinmeden dost doğru içine girdiler. Ama yeniden içinden çıkıp , 60. tepede savaşa katılan hiç kimse olmadı..
Bir saat sonra , askerlerinin sonuncusu da görünmez olunca , bulut sanki yükünü almışçasına yerden yükseldi. Herhangi bir bulut gibi , yukarıda duran öbür bulutlara ulaşıncaya kadar yavaş yavaş havalandı. Bulutlara yeniden baktığımızda , tıpkı kabuğun içindeki bezelyeler gibi görünüyorlardıO ana kadar yukarıdaki bulutlar yerlerinde duruyorlardı. Yerdeki bulut yükselip aynı hizaya gelir gelmez , ansızın kuzeye doğru uzaklaşmaya başladılar. Trakya yönüne doğru gittiler. Üç çeyrek saat içinde de gözden kayboldular.Savaş sonunda bu askerler kayıp yada yok edilmiş sayıldı. 1918 yılında Türkiye işgal edildiğinde , İngiltere'nin Türkiye'den ilk isteği de , askerlerinin geri verilmesi oldu. Türkiye'de , bu askerlerin ne tutsak alındığını , ne de bunlarla karşılaşılmış olduğunu söyledi. Varlığını bile bilmiyorlar dı.. Anzak çıkarmasının 50. yılında , geçte olsa ,aşağıda imzası olan bizler , anlattığımız bu olayın kelimesi kelimesine doğru olduğunu beyan ederiz."

İMZALARI BULUNAN GÖRGÜ TANIKLARI


İstihkam eri 4/165 künyeli F. REİCHARDT , Malata , Bay Of Plenty.İstihkam eri 13/416 künyeli R.NEVNES, 157 King Street , Cambridge.J.L.NEWMAN , 75 FREYBERG STREET, OCTUMOCTAİ , TAURANGA
Reichardt ve arkadaşlarının verdikleri ifadede birde ek bölüm var. Çanakkale Savaşıyla ilgili resmi bir tarihçeden alınmış. Bu tarihçede 4 . Norfolk Alayından askerlerin kayboluşuyla ilgili şunlar yazılı:"Mevsimsiz ortaya çıkan bir sis tarafından bu askerlerin tümü yutuldu. Bu sis güneş ışınlarını çok güçlü bir şekilde yansıtıyordu. Topçulara hedef gösteren askerlerin gözleri kamaştı. Hedef bilgisi gelmediği için, top ateşi bir süre kesildi. Sisin yuttuğu askerleri daha sonra ne gören , nede duyan oldu."
Yukarda ki olay tarihe geçmiş gerçek bir olaydır. Benim şahsi düşüncem yukarda ki olayda toplu bir kaçırma veya boyut değiştire olayı olabilir. 6 veya 7 tane ana geminin yani dünya dışı yaşama ait gemilerinde katıldığı bir savaştı ve düşman askerler ,Türklerin lehine,kaçırılmış veya yok edilmişlerdir . Ayrıca bir tek bu olayda değil araştırdığım kadar ı ile Çinlilerin ve Caponların geçmişinde de buna benzer toplu kaçırılmalar meydana gelmiştir. Bu tür olaylar da kaybolanlar geride hiçbir iz bırakmadan kaybolmuşlardır. Ayrıca Bulut veya sis şeklinde görülme sebepleri de yüksek manyetik alan nedeniyle ortaya gemiyi kaplayan bir sis meydana gelmesinden olabilir , bu sis bulut şeklinde gri veya yeşilimsi bir sis olabilir. Bu konuyu anlamanız açısından kısaca aşağıda bir bölüm aldığım. PHİLADELPHİA DENEYİ'nin tamamını okuyabilirsiniz.Ancak bilimin keşfedemediği bir çok gariplikler bizi bekliyor .

PHİLADELPHİA DENEYİ


Tanığa göre. 22 Haziran 1943'te sabah saat 09.00'jeneratörlere güç verilerek deney başlatıldı .Manyetik alan oluşuyordu; ardından yeşilimsi bir sis gemiyi örtmeye başladı ve USS Eldridge kayboluyordu; Olayın tanığı şöyle devam ediyor;
"Bir an sadece geminin çıpasını görebildim, sonra oda kayboldu, ortada artık ne sis ne USS Eldridge vardı; Bomboş denize bakıyorduk, bizim gemide bulunan üst rütbeli subaylar ve bilim adamları korku, dehşet ve heyacan içinde nefeslerini tutarak bu inanılması güç başarılarını seyrediyorlardı.
Gemi ve mürettebatı hem radarda hemde gözlerimizin önünde yok olmuştu.Bazı kaçırma olaylarındaki sis veya bulutun nasıl meydana geldiğini tahmin etmemiz açısından yukarda ki deneyin tamamını okursanız sizin için faydalı olacaktır.Şimdi başka tarih ve zamanlardaki kaçırılma olaylarını aktardığımda sis ve buluta benzeyen UFO'lar hakkında daha çok bilgi edinmiş olacaksınız.

ÖRNEK 1:


Mayıs 1968'de Dr. Gerardo Vidal ve karısı , Buenos Aires'in 80 mil güneyindeki Chascomus kasabasından , Maipu'daki yakınlarını ziyaret etmek için 100 mil kadar güneye doğru yola çıktılar. Diğer bir çift de arabalarıyla hemen onların önlerinde yol alıyordu , fakat yolda , arkalarından gelen arkadaşlarının izlerini kaybettiler. Bu ikinci çift Maipu'ya vardığı zaman , Vidal'ları beklediler. Fakat Vidal'lar hiç gelmedi. Kaygıyla yolu incelediler , ama hem Vidal'lar hem de arabaları hiçbir yerde yoktu. İki gün sonra Meksika da ki Arjantin elçiliğinden gelen telefonla Dr. Vidal ve karısının havaalanından alınmasını istedikleri belirtiliyordu. Bayan Vidal o kadar alt üst durumdaydıki , hastaneye yatırılması gerekiyordu. Vidal'a göre Chascomus'tan sonra yolda araba birden nereden çıktığı belli olmayan yoğun bir sis içine girdi. Hatırladıkları bir sonraki şey ise , kendilerini hala arabalarının içinde , ama bilmedikleri bir yan yolda ve parlak gün ışığında bulmalarıydı. Her iki tanığın başında da ağrı vardı ve kendilerini çok aşırı yorgun hissediyorlardı. Saatleri durduğu , yollarını kaybettikleri için , yoldan geçenlere nerede olduklarını sordular ; Oysa Chascomus yakınlarında bir yerde olmadıklarını duymaya kesinlikle hazır değillerdi. Aslında Arjantin'de bile değillerdi. Orası Meksika'ydı; 4 Bin Mil ve yarım kıta ötede ! Elçi hemen bir araştırma başlattı. Araba incelenmeye alındı. Ama hiçbir şey bulunamadı. Bununla birlikte araştırmacılar , kaybolma gecesi bulantı ve şok nedeniyle bir adamın Maipu'da hastaneye kaldırıldığını saptadılar. Adam arabasının gök yüzünden inen , çevresini kuşatan ve sonra yok olan ani bir sisle saldırıya uğradığını söyledi.Bu tür açıklamalara kuşkuyla bakılabilir elbette. Fakat uydurma olay daha karmaşık bir seçenek olurdu. Vidallar'ın , bütün gün ve gece büyük bir hızla yol alsalar bile arabalarını 48 saat içinde Meksika'ya götürmeleri olanaksızdır. Hava yolunu kullanmış olsalar bu olasıydı , ama aşırı pahalı olurdu. Bu olay kaçırılma , teleportasyon ( uzatışım ) tek bir olay olarak kalmadı. Buna çarpıcı bir şekilde benzeyen olağan üstü tutarlı olaylar var.

ÖRNEK 2 :


19 Kasım 1963'te sabahın erken saatinde Tokya dışındaki bir yolda bir yönetici ile bir müşteriyiarabasıyla götüren bir banka müdürü , Kanamachi'de başka bir arabanın yanına geldi. Arabada iki kişi gördüler , sonra arabanın beyaz bir dumanla kuşatıldığını izleyerek şaşırdılar. Birkaç dakika sonra sis kalktı , ama araba ortadan yok olmuştu. Kaybolan aracı izleme çabalarına rağmen , arabadaki kişilerin neler yaşamış olabileceği ortaya çıkmadı. Ama üç tanık öyküleri konusun da ısrarlıydı , bu da Arjantin'deki Vidal olayına tıpa tıp benziyordu.

ÖRNEK 3:


Ekim 1974'te 5 kişilik bir aile Essex'teki Aveley'de gece evlerine dönerken birden yeşil bir sisin içine girdiler. Daha sonra hatırladıkları şey , bir kaza olduğuydu ; kendi erini bir bucuk saat sonra yolun yarım mil kadar ötesinde buldular. 1997'de yapılan hipnoz , arabanın UFO'ya ışınlandığı ve standart bir kaçırmanın gerçekleştiği ortaya çıkıyor. Bu olay örnek 1 deki olaya benziyor ama aradaki tek fark ,sürecin ve zamanın daha kısa olması.
Örneklerin hepsini bur da vermeye kalksak binlerce sayfa tutar.Yukarda ki olaylardan da anlaşıldığı üzere bulut UFO'lar da veya çevresinde sis yada bulutumsu kalkan oluşturarak insanları kaçıran Dünya dışı veya fizik ötesinden yada paralel evrenlerden gelip insanları kaçıran araçlar veya henüz bilemediğimiz dünya dışı canlıların varlığı raporlarda belirmektedir. Bazı kişiler bu tür olaylara inanmaya bilirler. Hatta alaycı bir şekilde yazı yazan kişilerde olabilir . Ağır bir şekilde eleştirenlerde olabilir. Herkesin düşüncelerine saygımız sonsuz. Yukarda da belirttiğim gibi sizlerden ricam bir bu konu da değil hangi konu olursa olsun sağ duyulu olalım olaylara geniş açılardan bakalım , ufkumuzu geniş tutup makro düzeyde düşünelim o zaman gerçeği buluruz. Yorum siz okuyucuların. Saygı ve sevgilerimle.

 GALAKTİK İNSAN WEB TEAM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder