Sayın Mehmet Ali Bulut'un (90 lı yılların başında yazmış olduğu bir yazı dizisi) BÖLÜM 2
Yeryüzünün en esrarlı yapıtları hiç şüphesiz Piramitlerdir..
Yapılışlarının üzerinden 3-4 bin yıl geçmiş olmasına rağmen, bu piramitlerin ne amaçla ve nasıl yapıldıkları anlaşılabilmiş değil.
Üstelik, bütün arkeolog ve tarih araştırıcılarının
üzerinde en çok durdukları eserler olmasına rağmen..
Şu dünyanın hali ne kadar da garip. Bilgisi ve elde ettiği teknik imkanlarıyla insanın
kopyasını üretecek tecrübeye ulaşmış olmasına rağmen, tarihin keranlık bir döneminde yapılmış bir eseri anlamakta güçlük çekmesi tuhaf değil mi?
Piramitlerle ilgili sayısız insan kafa yormuş, bir çok bilim adamı esrarını çözmeye
Bu eserlerin mezar olarak yapıldığını idda edenlere en susturucu cevabı Keops piramidi vermektedir. Keops hem büyüklük, hem etkileyicilik açısından piramitlerin en görkemlisi.
Mamafih, şimdi kral odası diye anılan bölümünde bir mezar bulunmaktadır. Ama birilerinin buraya gömüldüğüne dair tek kanıt yoktur..
Bu odada bir ölü gömme töreni yapıldığına dair de bir belirti mevcut değil. Keops gerçekten buraya gömüldü ise onu niye törensiz gömdüler
.
.
Bugün kral odası’na geçmek için görkemli Büyük Galeri’den geçmek gerekiyor. Bu gelarinin uzunluğu 47.5 metre. Yüksekliği 8.5, eni ise 2 metredir.
Bu görkemli koridor kral odası’na yaklaştıkça daralır ve ve bir insanın ancak iki büklüm olarak geçebileceği bir kapıya
ulaşır. Ve bu kapıdan içeri girilir. Koskoca firavunun gömüldüğü yere neden böyle dapdar bir koridordan girilsin?
Üstelik bugüne kadar, firavunun oraya gömüldüğüne dair tek ize tek belirtiye, kanıta
rastlanmadı.
Yoksa Keops bunu kendisi için yaptırdı da oraya gömülme imkanı mı olmadı?
Az sonra bunların cevabını Kur’an-ı Kerim’den vereceğiz. Ancak cevaplara
geçmeden önce sorularımızı biraz daha çoğaltalım..
Sonra, bu eserlerin niçin böyle yapıldığına dair bir ipucu da yok.
Insanları hayrete düşüren bir diğer konu ise piramitlerin “altın ölçü” denilen en uygun biçime sahip olamarı. Piramitleri yapanların matematiği iyi bildiklerini de kabul etmek zorundayız. Çünkü Piramit’in yüksekliği ile tabanı arasındaki oran, ünlü “pi” sayısını veriyor.
Bir dairenin çevresininin, o dairenin çapına oranı olan “Pi” sayısını insanlık çok çok sonra tesbit ettiğine göre, Mısırlılar bunu nereden bilmişlerdi. Yoksa onlar bizim bilmediğimiz yüksek bir teknolojiye mi sahiptiler?
Keza piramitlerin yapılışına ve kullanılan hadiseye bakılırsa, bu eserleri inşa
edenlerin, uzayı iyi bildikleri, dünyanın yuvarlaklığından haberdar oldukları ve enlem ve boylamları tesbit ettikleri anlaşılıyor.
Piramitlerin ve şehirlerin yerlerinin seçimleri açısından da hayrete düşürecek bir bilgi birikimine sahip oldukları görülüyor..
Ama malesef bütün bu tesbitler, bu çalışmalar ve çabalar, piramitlerin niçin ve nasıl
yapıldığına dair bir kanaat vermiyor.
Her biri ikibuçuk - üç ton ağırlığında olan bu taşların, 50 - 60 metre yükseklliğe nasıl çıkarıldıkları ise bir diğer muamma.
Bu konuda yapılan izahların en komiği olarak nitelendirilen “taşların büyü ile oraya
çıkarıldıkları” yolundaki tezin doğru olabilme ihtimali var mı?
Bilimsel çalışmalar malesef bu eserler konusunda bize bugüne kadar inandırıcı olabilecek bir çözüm getirebilmiş değil. Çağımızın “kör dehası” semavi metinlere bakmayı da kendisine yediremiyor..
Oysa Kur’an-ı Kerim, yukarıda geçen soruların çoğuna net, çoğuna da ima yoluyla
Cevap vermektedir..
Firavunlar dönemi Mısır’nın, mimaride çok çok ileri olduğunu, Kur’an-ı Kerim’den anlıyoruz. Kur’an’ın 89. Suresi olan Fecr Suresi, geçmiş ümmetlerin mimaride ulaştıkları yeri çok net dile getirir.
Şöyle der ayette:
Şöyle der ayette:
“Fecre, on geceye, ‘çift’e ve ‘tek’e, örttüğü an geceye yemin olsun ki, bunlarda ve (şu anlatılacaklarda) akıl sahipleri için yemin değerinde ibretler vardır. Rabbinin Ad kavmine ne yaptığını görmedin mi? Ve direkler üzerinde kurulmuş (yüksek anıtlar ve binalarla bezenmiş) yeryüzünde asla eşi benzeri olmayan (ve olmayacak) Irem şehrine...
O, vadilerde kayaları oyup ev yapan Semud’a.. Ve sütunlarla (ve piramitlerle) bezedikleri şehirlerde Allah’a baş kaldıran firavunları... (ne yaptığını görmediniz
mi?) “ (ayet 1-14)
Burada ‘firavun’ kelimesi üzerinde
durmak gerekir.
“Fir” ‘sahip’ demektir, “avn” ise
‘sütun ve direk’ anlamınadır. Firavun da “sütunlar ve direkler sahibi” anlamına gelir.
Kısacası Firavun, bir şahıs isminden çok, şehirleri ve o şehirlerle anılan kıralları tanımlamaktadır..
Işte Firavun, ulaştığı bu lüks ve ihtişamla azgınlaşmış ve sonunda halkına “Ben sizin rabbinizim” demiş ve herkesi de kendisine tapmaya, secde etmeye mecbur etmiştir.
Bunun üzerine Cenab-ı Hak, ona ve onun çevresindekilere,
elçisi Hz. Musa’yı musallat etmiştir.
Hz. Musa, en belirgini ‘asa’ ve “floresan lambası gibi ışık saçan eli” olmak üzere 9 mucize ile Firavunun karşısına çıkmıştır..
Firavun, Hz. Musa’daki ilahi güçleri, kendi bilginlerinde olağanüstü derecelere varmış sihirle eş değerde saydı ve Musa’yı kendi bilginleriyle yarışmaya davet etti. Bunun için de milli bir bayram günü seçildi.
Nihayet karşılaşma günü geldiğinde, Firavunun adamları ellerindeki ipleri yere bıraktılar. Her bir ip dehşetli birer yılan olup Musa’nın üzerine yürüdü. Musa çekindi. Bunun üzerine ona “Asanı yere bırak” emri verildi. O da asayı yere bıraktı.
Asa bir ejderhaya dönüştü ve yılanları birer birer yuttu.
Musa’nın ejderhasının, onların yılanlarını yuttuğunu görünce sihirbazlar secdeye vardılar ve Musa’yı büyüklediler.
Çünkü her sihirbaz bilir ki sihir bozulduğu zaman, sihir için kullanılan madde ortada kalırdı. Oysa Asa yılanları yutmakla kalmamış, ipler de yok olmuştu. Sihirbazlar, bunun bir sihir olmadığını kavradılar ve Musa’ya iman ettiler..
Firavun, Musa karşısında yenilmişti. Öfkesini sihirbazlardan
aldı ve hepsinin kol ve
bacaklarını kestirdi..
Ancak Musa ile konuşmaya mecbur kaldı. Hz. Musa, yerleri ve gökleri yaratanın,
‘Alemlerin rabbi Allah’ olduğunu söyledi. Firavun ‘alemlerin rabbi de ne oluyor’ deyince Hz. Musa, ona “O, yaratandır ve diriltendir. Güneşi doğudan getirip batıdan batıran O’dur” dedi. Firavun, yenilgiyi kabul etmemek için veziri ve bilimsel danışmanı olan Haman’a emir verdi:
“-Bana bir dağ yap. O dağın tepesine çıkıp gökleri rasat edeceğim. Bakalım
Musa’nın dediği gibi bir ilah göklerde var mı. Ben onu bir yalancı sanıyorum” dedi..
Ve Haman, çoğu da Beni Isral kavminden olan binlerce insanı bir dağ yapmak üzere topladı. Firavun, bir yandan Musa’nın toplum üzerindeki etkisini yok etmek için çabalıyor, bir yandan da yapılmakta olan dağın (piramidin) olağanüstü olması için çaba harcıyordu.
Hatta denilir ki, dağ tamamlandıktan sonra firavun dağın tepesine çıkmış, eline bir ok alıp göğe fırlatmış, Cenab-ı Hak, onu fitneye düşürmek için, oku yere kanlı düşürmüştür. Firavun oktaki kan izini görünce Musa’ya “Senin rabbini öldürdüm” demiş ve sapkınlıkta daha da azgınlaşmıştır..
Daha sonra Firavun ile Hz. Musa arasında Tevrat ve Kur’an-ı Kerim’de teferruatlı
şekilde anlatılan mücadeleler başlamış, sonunda Firavun Israiloğullarının gitmesine müsaade etmiş ama sonra hemen ardından pişman olup onları ordusuyla takibe koyulmuştur.
Firavun’un askerleri israiloğullarını Kızıl deniz kenarında sıkıştırdığında, bilinen o büyük mucize, denizin yarılması mucuzesi yaşanmış, israiloğulların peşi sıra denizin açılan vadisine giren Firavun bütün ordusuyla birlikte boğulmuştur.
Işte Tam bu sırada, Firavun’un neden Kral Odası’na gömülmediğini izah eden hadise
cerayan etmiştir. Firavun gördükleri karşısında son anda iman etmiştir. Ancak bu geç bir imandır. Fakat Allah, geç de olsa onun bu imanı karşısında onu bir başka mucizenin kanıtı yapmıştır..
Cenab-ı Hak ona şöyle seslenmiştir:
“”(Ey Firavun) ! Senden sonra geleceklere ibret olman için bugün senin bedenini
(cansız olarak) kurtaracağız...” (Yunus,92)
Evet Firavun, göklerde sandığı Allah’ı görmek için Piramitleri yaptırdı. Elbette ki gökleri rasat edebilecek bir yapının, astronomik özelliklere sahip olması kaçınılmazdır.
Öte yandan, bu dağ diye anılan piramitin yapımında, dönemin bilinen bütün tenkinleri
yanında, olağanüstü güçlere sahip kişileri de çalıştırılmıştır. Dünyanın hiç bir döneminde hiç bir topluluk Mısırlılar kadar, insan dışı varlıklardan
yararlanmayı başaramışlardır.
Hz. Süleyman’ın Süleyman Tapınağı’nı cinlere inşa ettirdiğini ve daha bir çok
hizmetlerde onları kullandığını da burada hatırlatalım. (Sebe, 12-13)
Piramitlerin sihirbazların eseri veya daha çok onların kontrol ettiği insan dışı varlıkların
eseri olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz..
Keza, keopsun mezarının boş olması da yukarıda verdiğimiz ayette anlaşılmaktadır.
Çünkü firavun kendisi için yaptırdığı piramide gömülememişti. Onun bedenini Allah, Kızıl denizin sahilinde kızgın kumların arasında secde eder vaziyette muhafaza etmişti. Bundan 5-10 yıl önce Ingiliz arkeologlar tarafından bulunan ve hiç bozulmamış secde halindeki cesed,
bunu izah ediyordu..
Evet piramidlerin
sırrı Kur’an’da ve tevratta gizli.. Özellikle Kur’an-ı Kerim iyi incelendiğinde onun sırrını da çözebiliriz..
Bu arada bir konuya daha kalem atmakta yarar var. O da cinlerin tabiatıyla ilgili
Malumunuz Kur’an- Kerim Cinler’in dumansız ateşten yaratıldığını sıklıkla vurgular.
Dumansız ateş enerjinin kendisidir.
Bugün dünyamızı bekleyen en büyük problemlerin başında enerji sıkıntısı gelmektedir. Petrolün en fazla 35-40 yıl daha hizmet vereceği sanılıyor. Ondan sonra insanlığın en büyük problemlerinden biri hiç şüphesiz enerji olacaktır.
Cinlerin enerjiden yaratıldığının sık sık hatırlatılmasının bir hikmeti de galiba insanları onlardan bu yönde yararlanmaya yöneltmektir.
Çünkü saf enerji olean cinlerin varlığının bu amaçla kullanılması mümkün. Sanırım bu yolda bazı çalyışmalar da mevcut. Özellikle pakistanlı bir iki fizik bilginininin bu konuda kafa yorduğu duyduklarım arasında….
İngiliz matematikçi ve astronomist olan John Taylor birtakım çalışmalar yapmış ve elde ettiği sonuçlar Howard Vyse tarafından analiz edilmiştir. Bunlardan bazıları;
- Keops piramidinin taban alanı dünyayı yataydan ikiye böldüğümüzde ortaya çıkan kesit alanı gibi düşünülürse ve piramidin tabanı dünyanın yarıçapı üzerine oturtulsa, yüksekliği tam kutup noktasına denk gelirdi. Yani burada kusursuz bir oran mevcuttur.
-Keops piramidinin taban çevresini yüksekliğinin iki katına bölündüğünde tam olarak pi=3,1416 sayısı elde edilmektedir.
- Keops ve Kefren piramitleri doğu-batı ve kuzey-güney sınırlarına öyle kusursuz yerleştirilmiştirler ki, o günün koşulları düşünüldüğünde hayret verici bir durum olarak görülmektedir.
- Keops piramidinin üçgen şeklindeki dört yüzeyinin toplam alanı, piramit yüksekliğinin karesine eşittir.
- Keops piramidinin yüksekliğinin 1 milyarla çarpımı tam olarak dünya ile güneş arasındaki mesafeyi(149.504.000km) vermektedir.
- Piramitler bir güneş saati olarak işlev görmektedirler. piramitlerin Ekim ayı ortasında ve Mart ayının başlangıcında yre düşürdüğü gölgeler, mevsimleri ve yılın uzunluğunu gösterir.
- Keops piramidiyle dünyanın merkezi arasındaki mesafe, Kuzey kutbuyla arasındaki mesafeye eşittir.
Bilimsel olarak kanıtlanmamış bazı rivayetler ise şunlardır;
- Piramitlerin üzerinden geçen meridyen, karaları ve denizleri iki eşit parçaya bölmektedir.
- Piramit hangi firavunun adına yapıldıysa, kralın odasına yılda sadece iki kez güneş girmektedir. Bunlar kralın doğduğu ve öldüğü günlerdir.
- Piramitlerin içerisinde radar gibi aletler çalışmamaktadır.
- Piramit içerisinde bırakılmış kirli bir su, birkaç gün içerisinde arıtılmış hale gelmektedir.
- Piramitin içerisine bırakılan süt birkaç gün bozulmadan kalabilirken, beklenmeye devam edilmesi durumunda yoğurt haline gelmektedir.
- Piramit içerisine koyulan bir bitki hiç ışık almasa da normale göre daha hızlı büyümektedir.
- Açık bir yara, piramit içerisinde çok daha çabuk bir şekilde iyileşmektedir.
- Piramitlerin içi yazın serin, kışın ise ılık olur.
- Gize Platosu’ndan geçen boylam, denizlerle karaları iki eşit parçaya böler.
Galaktik İnsan Web Team Not : Piramitler Tesla Modeli enerji yayan aydınlatmada ve daha bir çok şeyde kullanılan enerjiyi üretiyorlardı.
GALAKTİK İNSAN WEB TEAM
İngiliz matematikçi ve astronomist olan John Taylor birtakım çalışmalar yapmış ve elde ettiği sonuçlar Howard Vyse tarafından analiz edilmiştir. Bunlardan bazıları;
- Keops piramidinin taban alanı dünyayı yataydan ikiye böldüğümüzde ortaya çıkan kesit alanı gibi düşünülürse ve piramidin tabanı dünyanın yarıçapı üzerine oturtulsa, yüksekliği tam kutup noktasına denk gelirdi. Yani burada kusursuz bir oran mevcuttur.
-Keops piramidinin taban çevresini yüksekliğinin iki katına bölündüğünde tam olarak pi=3,1416 sayısı elde edilmektedir.
- Keops ve Kefren piramitleri doğu-batı ve kuzey-güney sınırlarına öyle kusursuz yerleştirilmiştirler ki, o günün koşulları düşünüldüğünde hayret verici bir durum olarak görülmektedir.
- Keops piramidinin üçgen şeklindeki dört yüzeyinin toplam alanı, piramit yüksekliğinin karesine eşittir.
- Keops piramidinin yüksekliğinin 1 milyarla çarpımı tam olarak dünya ile güneş arasındaki mesafeyi(149.504.000km) vermektedir.
- Piramitler bir güneş saati olarak işlev görmektedirler. piramitlerin Ekim ayı ortasında ve Mart ayının başlangıcında yre düşürdüğü gölgeler, mevsimleri ve yılın uzunluğunu gösterir.
- Keops piramidiyle dünyanın merkezi arasındaki mesafe, Kuzey kutbuyla arasındaki mesafeye eşittir.
Bilimsel olarak kanıtlanmamış bazı rivayetler ise şunlardır;
- Piramitlerin üzerinden geçen meridyen, karaları ve denizleri iki eşit parçaya bölmektedir.
- Piramit hangi firavunun adına yapıldıysa, kralın odasına yılda sadece iki kez güneş girmektedir. Bunlar kralın doğduğu ve öldüğü günlerdir.
- Piramitlerin içerisinde radar gibi aletler çalışmamaktadır.
- Piramit içerisinde bırakılmış kirli bir su, birkaç gün içerisinde arıtılmış hale gelmektedir.
- Piramitin içerisine bırakılan süt birkaç gün bozulmadan kalabilirken, beklenmeye devam edilmesi durumunda yoğurt haline gelmektedir.
- Piramit içerisine koyulan bir bitki hiç ışık almasa da normale göre daha hızlı büyümektedir.
- Açık bir yara, piramit içerisinde çok daha çabuk bir şekilde iyileşmektedir.
- Piramitlerin içi yazın serin, kışın ise ılık olur.
- Gize Platosu’ndan geçen boylam, denizlerle karaları iki eşit parçaya böler.
Galaktik İnsan Web Team Not : Piramitler Tesla Modeli enerji yayan aydınlatmada ve daha bir çok şeyde kullanılan enerjiyi üretiyorlardı.
GALAKTİK İNSAN WEB TEAM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder