Bu
7000 yıllık resim 1966 yılında Mexico’da, Querato eyaletinde bulunmuştur.
Resimde büyük oval ve ışık olması muhtemel bir takım ışınlar saçan ve üzerinde
değişik küçük dairelerin bulunduğu bir cismin altında kollarını açmış 4 figür
görülüyor.
Disklerin
yanında kıyafetler içindeki bir figürü gösteren İnka el sanatlarından birkaç
seramik örnek.
Bu Lolladoff tabağı Nepal’de bulunmuştur. 4,000 yıllık bu
taş tabak disk şeklindeki UFO’yu net bir biçimde göstermektedir. Ayrıca diskin
üzerinde bugün “Griler” dediğimiz varlık tipine şaşırtıcı bir biçimde benzeyen
bir figür görülmektedir.
M.Ö
7000 yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen bu mağara resmi Özbekistan
-Fergana'da bulunmuştur. Çizimde, bugünkü Astronot kıyafetlerine benzer bir
donanımda bir varlık ve üstünde disk şeklinde havada duran bir cisim çok net
olarak görülmekte.
Taşa resmedilmiş bu iki kaya örneği Peru, Toro Muerto’da
bulunmuştur ve 12-14 bin yaşındadır. Dikkatle bakıldığında varlıkların başları
etrafında bir çeşit hale ye benzer bir şey olduğu görülmektedir. Ayrıca resimde
ortada görülen varlığın solunda cisme benzer bir şey var. Acaba ne?
TANRIÇA
INANNA (Sağdaki altta resminde ilginç bir başlık takıyor)
MAYA Mühendislik Çizimleri
1974’te Dr.Hugh Harleston Jr., rölyefteki aygıtın çok
canlı bir açıklamalı çizimini ve ayrıntılı bir analizini yapmıştır. Özetlenmiş
analiz sonuçlarını aşağıda bulabilirsiniz:
Resmedilen
kişinin öne doğru eğilmiş pozisyonu, bugün bildiğimiz gibi, yüksek hızda
yolculuk eden birini temsil eder. Bu hareketten yola çıkarak, heykeli mekanik
ve mühendislik görüş açısından analiz edebiliriz. Bunun için de çizimi
parçalarına ayırarak her bir parçanın olası hareketini düşünmeliyiz. Bu şekilde
1300 yıldan daha eski olması muhtemel bu taş parçasının,aslında Dünyada hatta
belki de Evrende mümkün olmasını düşündüğümüzden çok daha uzun bir süre önce
bir uzay yolculuğu olayını ne şekilde kaydetmiş olabileceğini inceleyebiliriz.
Uzay Gemisinin Parçaları
Oymadaki
hareket kavramını sistematik bir biçimde gözümüzde canlandırmak için görüntüyü
farklı parçalarına bölelim. İşe, uzay gemisini oluşturan parçaları inceleyerek
başlayalım :
- Uzay gemisi veya uzay modülünün haçlı
kısmı veya tepe bölümü;
- Uzay gemisinin motor bölümünü çevreleyen
kısmı veya tabanı;
- Uzay gemisinin motor bölümü;
- Tüm figürün üzerinde oturan, genel olarak “kuş” diye söz edilen bölüm
Bir önceki sayfada resmedilmiş örneklerde de gösterildiği
gibi, uzay gemisi bölümlerine ayrılarak incelendiğinde, her bir kısım kendi
dizaynının mantığını yansıtıyor, her öğe belirli bir amaca hizmet ediyor
görünüyor.
Uzay
gemisinin ayrıntılı bölümleri ve parçaları incelendiğinde pek çok şey açıklığa
kavuşuyor: yapının içinde eksen noktaları ve bağlantıları olduğunu görüyoruz;
özellikle de motor bölümünü çevreleyen kısımda. Bu da gösterilen farklı
parçaların beli başlı baltalarla birlikte döndürülebileceğini belirtir.
Bu
bölüm, diğer yazarların da belirttiği gibi, astronotun kontrol panelinin önünde
oturarak kokpitin penceresinden derin uzaya doğru bakıyor olduğu uzay gemisinin
kumanda modülüdür. Burada görüyoruz ki; yapının yan bölümleri, kollar veya
duvarlar, aşağıdaki çizimde de gösterildiği gibi, eksen kolları üzerinde dışa
doğru açılabilmektedirler.
MAYALAR - Palenque Mezar
Taşı
Yazıtlar Tapınağı
1952
yılında Meksikalı arkeolog Alberto Ruz Meksika’da Chiapas bölgesinde bulunan
“Palenque Yazıtları Tapınağı” içinde bir yeraltı mezarı keşfetti. Tapınağın
girişindeki 620 yazıtı deşifre eden bilimadamlarına göre burası Kral Pakal’ın
mezarı olmalıydı. Sembollere göre Palenque’de doğmuş, 12 yaşında Maya
İmparatorluğu’nun başına geçmiş ve 80 yaşında ölene dek 65 sene boyunca
görevinin başında olmuştu.
Mezarının en ilginç tarafı üzerindeki kapak taşıydı.
Lahit, 5 ton ağırlığında, 3.80 m. uzunluğunda, 2,20 m. genişliğinde ve 25 cm.
kalınlığındaki bir taşla örtülmüştü ve bu taşın üzerinde de son derece
enteresan bir oyma vardı.
Şeklin
ortasında, gövdesinin üst bölümü motosiklet yarışçısı gibi eğilmiş bir insan
görülmekteydi ve tıpkı rokete benzeyen bir araç kullanıyorlardı. Araç ön
bölümünde ince bir uzantı meydana getiriyor, biraz aşağıya inince kenarları
çentikleniyor ve en altına doğru daha da genişleyerek, alevler püskürten bir
roket biçimini alıyordu. Büzülmüş adam, elleriyle ne olduğu anlaşılmayan
birtakım kotrol kollarını yönetiyor, sol ayağıyla da pedalımsı bir şeye
basıyordu. Giyimi çok düzgündü ve kafasındaki başlıkla tıpkı bir antik çağ
astonotuna benziyordu.
Bu
rölyef kabartma M.S. 690 yılı civarına tarihlendirilmişti. Bu dönemde henüz
hiçbir hava taşıtı yoktu; Rölyef üstündeki yazıtı inceleyen ilk arkeologlara
göre, mezar Kral Pakal’a aitti ve üzerine resmedilmiş insan da Kral Pakal’ın ta
kendisiydi. Ancak yapılan daha dikkatli incelemeler, öne sürülen tezlere çok
farklı bir boyut kazandırdı.
Kalıntılar
üzerinde yapılan bilimsel araştırmalar gösteriyordu ki:
İskelet Kral Pakal’a ait
olamazdı. Pakal 80 yaşında ölmüştü, oysa buradaki kalıntı 40-50 yaşlarındaki
bir adama aitti.
Bu iskelet aynı zamanda kısa
boylu, ufak tefek yapılı Mayaların soyundan gelen hiç kimseye de ait olamazdı,
çünkü lahidin içinden çıkan iskelet 1,70 m. boyundaydı.
Şehirde lahit kapağındaki
rölyef kabatmaya son derece benzer başka taş oymaları ve yazıtlar bulunmuştu ve
buradaki figürler aynı Palenque Taşı’ndaki adama benziyordu ve aygıtlarla dolu
bir çeşit roketi ya da kapsülü kumanda ediyorlardı.
Palenque
Taşı’nı mekanik ve mühendislik açıdan analiz edenlerden biri olan Charles
William Johnson şöyle diyor:
Burada
bizim yaptığımız; içinde bir figürün otururken görüldüğü aracın hareket ve
basit mekanik kuralları açısından bir analizini yapmaktı. Araç parçalarının,
oymanın kendisinde de belirtilen yönler doğrultusunda döndürülebileceğini
gösterdik. Bu şekilde, araç kendine ait bir mantık kazanıyor; ki burada onu
resmedenin bir uzay aracına oldukça benzeyen bir cisim çizdiğini görüyoruz.
Yaptığımız çalışmalar neticesinde, aracın kalkış ve uçuş pozisyonlarını
gösterdik. Ortaya çıkan çizimler, en azından bugün atmosferimiz dışına bir
yolculuk olarak bildiğimiz bir durumu son derece açık bir biçimde ortaya
koyuyor. Oysa, bildiğimiz kadarıyla Mayalar böyle bir yeteneğe ya da
teknolojiye sahip değillerdi. Aslına bakılırsa, elimizde hiçbir antik
uygarlığın böylesi bir yeteneğe sahip olduğuna dair bir ipucu yok. O halde,
Palenque Taşı evrenin farklı bir köşesinden gelmiş başka varlıklar tarafından
yapılan olağandışı bir ziyaretin kaydını temsil ediyor olabilir. Taş üzerine
geçirilen bu kayıt, bir hürmet ifadesi olabilir. Ancak önemli olan bir şey
varsa, o da kadim kültürler boyunca olayların diğer çağlara kalmasını sağlamak
için taşlara kayıt edildiğidir.
Mayaların
taşı oyma biçimleri, yaptıkları sanat eserlerinde ifade edilen astronomiye,
matematiğe, geometriye, mineralbilime bağlı engin ve kesin bilgileri yönünden
son derece karakteristiktir. Bilimsel bilgilerini sanat eserlerine
aktarmalarındaki kesinlik, böylesi başarım standartlarını nasıl elde ettikleri
hakkında hala merak uyandırıyor.
Olayların kayıtları taşlara herkes görsün diye
oyulmuştu; sadece kendi nesillerinden olanların değil, gelecek nesillerin de
görmesi için. Aslında, yaptığımız incelemelerden gördüğümüz üzere, bilginin bu
şekilde kayıt edilmesinde onun öğrenilmesine izin vermek ve anlaşılmazlığını
göstermek maksadı vardır. Aslına bakılırsa bilgi saklı değildi; o heykellere ve
mimariye bu şekilde kilitlenir ve kodlanırdı. Bu öyle bir doğrulukla yapılır
ki, onu inceleyen herhangi biri mantığını anlayacaktır. Bilgi herkes içindir;
herkesin görmesi için oradadır. Bu, onun bakanlar için, onu görmek isteyenler
için orada olduğu anlamına gelir.. Atalarımızın, herkesin üzerinde düşünmesi ve
ondan bir şeyler öğrenmesi amacıyla yaptıkları ve bugüne dek ayakta kalabilmiş
eserlerinitasarlama yöntemleri budur...
GALAKTİK İNSAN WEB TEAM
Gracias !!!
YanıtlaSilDoy las gracias a mi amigo.
YanıtlaSil