GALAKTİK İNSAN WEB TEAM
30 Kasım 2016 Çarşamba
5 Ekim 2016 Çarşamba
16 Haziran 2016 Perşembe
İÇİMİZDEKİ CANLILAR DAVRANIŞLARIMIZIETKİLİYORMU ???
David RobsonBBC Future
15 Haziran 2016
15 Haziran 2016
Vücudumuz ve aklımız kendi kontrolümüzde sanıyoruz. Aslında insan birçok organizmanın – hatta başka bir insanın – bileşkesidir denebilir.
Anne ve babamızdan aldığımız genlere ek olarak birçok virüs, bakteri ve hatta başka bir insan yaşıyor olabilir içimizde. Gerçekten de ikiziniz varsa onun bazı kalıntılarını vücudunuzda ve beyninizde taşıyor olabilirsiniz. Hatta bunlar davranışlarımızı etkiliyor olabilir.
Peter Kramer ile Paola Bressan Psikoloji Biliminde Perspektifler dergisine yazdığı yazıda, insanların tekil bireyler değil birçok canlıdan oluşan süper organizmalar olduğunu ve bunların her birinin kontrolü ele geçirmek için mücadele ettiğini söylüyor, bu durumun davranışlarımızı nasıl etkilediğini anlamak için psikologları ve psikiyatristleri göreve çağırıyordu.
Tehlikeli parazit
Bağırsaklardaki mikroplar insanın ruh halini değiştiren nörotransmiterler üretebilir. Hatta bazı bilim insanları mikropların insanın iştahını etkileyerek onların en sevdiği türden yiyeceklere yönelmesini sağlayabileceğini iddia ediyor.
Toksoplazma gondi adı verilen bir parazit ise insanı ölüme kadar sürükleyebiliyor. Bu parazit, yerleşip gelişeceği bir beden bulmak için, sıçanların beynini etkileyerek kedilere yaklaşmalarına neden oluyor.
İnsanlar da benzer beyin kontrollerine maruz kalabilir. Bu mikrobun insanlarda şizofreni ve depresyon riskini artırdığı belirtiliyor. İngiltere’de etlerin üçte biri, ruhsal hastalıklara yol açabilen bu paraziti taşıyor. Kramer bu duruma son verilmesi gerektiğini söylüyor.
Buradan yola çıkarak davranışlarımızı tümüyle kendimizin kontrol etmediği söylenebilir. Bu insanın kimliğini sorgulamasına neden oluyor. Ama beynimizin sadece minik mikroplar tarafından değil belki başka bir insan tarafından işgal edilmiş olması ihtimali daha korkunç geliyor.
İkizlerde hücre geçişi
Kramer bunun en iyi örneğinin, kafadan yapışık olup aynı beyni paylaşan ikizler olduğunu söylüyor. Fakat yapışık olmayan ikizler de farkında olmadan bazı organlarını paylaşıyor olabilir.
Gelişimin ilk aşamalarında hücreler ikizler ve üçüzler arasında birbirine geçebilir. Ayrı yumurta ikizlerinin yüzde 8’i, üçüzlerin ise yüzde 21’i çift kan grupludur. Biri kendi hücrelerinin ürettiği, diğeri ise ikizlerinden geçen hücreler tarafından üretilen kan grupları. Yani bir anlamda bunlar iki vücudun bileşimidir ve bu durum beyin de dahil başka organlarda da olabilir.
Beyinde olması ciddi sonuçlar doğurabilir. Farklı bölgelerin düzenlenme biçimi beynin işleyişi açısından büyük önem taşır. Bu bölgelere farklı programlanmış genlere sahip yabancı bir dokunun olması buradaki ince mekanizmayı karmaşaya sürükleyebilir. İkizlerde sağ el kullanma ihtimalinin daha düşük olması belki de buna bağlıdır. Beynin sağ ve sol yarılarının birbirine göre organize olmasına bağlıdır bu özellik. Belki beyne yabancı bir dokunun karışmış olması bu dengeyi bozmaktadır.
- DERGİ - Yürüme tarzı kişilikle ilgili ne anlatıyor?
- DERGİ - Beynimizin sadece yüzde 10’unu mu kullanıyoruz?
- DERGİ - Sadece iki kişi insan soyunu korumaya yeter mi?
İkiziniz olmasa bile başka bir insanın hücrelerinin bedeninize geçmiş olması ihtimali hala söz konusu olabilir. Anne rahminde iki fetüs olarak hayata başlamış olup da, ikizlerin daha sonra gelişimin ilk evrelerinde birleşmiş olması mümkündür.
Kramer, “Bir insan gibi görünebilirsiniz, ama içinizde başka bir kişinin hücreleri de olabilir. Yani aslında baştan beri iki kişisinizdir” diyor.
Örneğin büyük bir kardeşten kalma hücrelerin annenin vücudunda yaşamaya devam etmesi ve daha sonra döllenen bebeğe geçmesi mümkündür.
Beyindeki işgalciler
Washington Üniversitesi’nden Lee Nelson’a göre, başka bir insana ait dokuların beyne geçerek onun farklı şekilde gelişmesine, dengesinin bozulmasına neden olabilir. Nelson, anneden çocuğun beynine hücre geçmesi olasılığı üzerinde çalışıyor. “Geçen hücre miktarı, türü ya da gelişimin hangi aşamasında geçtiğine bağlı olarak anormallikler ortaya çıkabilir” diyor.
Nelson, yetişkinlikte bile başka insanların istilasına açık olduğumuzu söylüyor. Birkaç yıl önce Nelson bir meslektaşıyla birlikte bir kadının beyin dokularını ince dilimler halinde inceleyip Y kromozomu belirtilerine rastlayıp rastlamayacaklarını görmek istemişti. Yaklaşık yüzde 63 erkek hücresine rastlandı. Başka kadın beyinlerinde de böyle erkek hücreleri bulundu.
Bunun en mantıklı açıklaması bebekten geçmiş olmasıydı. Oğlunun kök hücreleri plasentaya geçmiş ve oradan beyne yerleşmiş olabilirdi. Nedeni bilinmese de bu durum kadının Alzheimer hastalığına yakalanma riskini azaltıyordu. Araştırmacılar bu hücrelerin hamilelik sırasında annenin ruh halini etkileme ihtimali üzerinde çalışıyor.
İnsan “süper organizması”na ilişkin hala fazla bilgi sahibi değiliz. Birçok şey hala teori düzeyinde. Kramer ve Bressan’ın makalesi kesin yanıtlar vermekten çok, bizi biz kılan şeylere dair diğer psikolog ve psikiyatristleri aydınlatma amacı güdüyordu. “İnsanın davranışını sadece bir tek bireye bakarak anlayamayız” diyor. “Davranışlarımızı anlamak için, insanı oluşturan her şeyi anlamak gerekiyor.”
Örneğin, araştırmacılar davranışı anlamak için genellikle ikizleri inceler; ancak çift yumurta ikizlerinde bile ikizler arasında beyin dokusu alışverişi olması ihtimali sonuçları etkiler.
Genel olarak bu işgalcilere karşı düşmanca tutum almak gerekmez. Onlar bizi biz yapan şeyler ne de olsa.
Kaynak : http://www.bbc.com/
GALAKTİK İNSAN WEB TEAM
Kaynak : http://www.bbc.com/
GALAKTİK İNSAN WEB TEAM
1 Eylül 2015 Salı
KORKUNÇ PLAN İNSANLIK NUFUSUNUN %90 NI NI YOK ETMEK...
Biri yine bizim için korkunç bir iyilik(!) düşünmüş. “Yemek yemek ve boşaltmak dışında bir işe yaramayan” gereksiz kitlenin (yani bizlerin) nüfusunun azaltılması için bu çözümü bulmuş. Lütfen bu değerli araştırmayı sabırla okuyup Başbakanlık, Ulaştırma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Tarım Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı'na bir sorun bakalım acaba bunlardan haberdarlar mı?
Levent Kartal /
Alzheimer'a neden olan, toprağı ve ağaçları kurutan alüminyum, nano-parçacıklar, genetik mühendisliği ürünü patojenler, aşısı üretilmiş virüsler... Üstünüzden geçen uçağa dikkat edin...
Alzheimer'a neden olan, toprağı ve ağaçları kurutan alüminyum, nano-parçacıklar, genetik mühendisliği ürünü patojenler, aşısı üretilmiş virüsler... Üstünüzden geçen uçağa dikkat edin...
Stratosfer Aerosol Jeomühendisliği (Toksik Aerosol Bulutlar ya da Toksik Uçak Spreyleri)
Uçaklarla TOKSİK oranlarda alüminyum spreyleme ve alüminyuma dayanıklı GDO tohum
Gökyüzüne baktığımda bazı uçakların arkalarında bıraktıkları dumanın neden çook uzun süre dağılmadan kaldığını hep merak ederdim. Yakın bir süre önce izlediğim bir film konuyu biraz daha derinden incelememe neden oldu. Benim toksik bulutlar (chemtrails-kemtreyls) olarak adlandırmayı tercih ettiğim bu fenomen aslında çoktandır birçok kişinin merceği altındaymış.
1990 yılından beri havadan ilaçlanıyoruz
Konuyla ilgili yakın bir zamanda çıkan What in The World Are They Spraying adlı belgeselin yapımcısı Edward Griffin’e göre yeryüzü atmosferi uçaklar tarafından 1990 yılından beri sürekli olarak spreyleniyor. Gökyüzüne baktığımızda uçakların arkasında bıraktığı uzun, bazen saatlerce havada çözülmeden kalan ve ancak uzun bir süre geçtikten sonra dağılan ya da bulutumsu şekillere dönüşen bir iz görürüz. Baziları bunun uçağın motorlarından çıkan buhar ya da buz kristalleri (contrails) olduğunu iddia ederler ancak araştırmacılara göre uçak motorlarından çıkan buharın oluşturduğu buz kristalleri (contrails) havada 10-15 saniye sonra çözülür, 30.000 fit gibi yüksek irtifalarda ve -38 derece gibi düşük ısılarda oluşur, boyu çok uzun olmaz, genelde uçağın rotası istikametinde düz bir çizgi izler. Benim Toksik Bulutlar demeyi tercih ettiğim Kemtreyler (Chemtrails) ise herhangi bir irtifa ya da ısıda oluşabiliyor, bazen saatlerce dağılmıyor, spiral, daire gibi farklı formlarda oluşabiliyor. Uzun süre dağılmadığı için boyu kilometrelere varabiliyor ve zaman içinde farklı bulutumsu şekillere bürünebiliyor.
ABD, Avrupa ve Yeni Zelanda'da bu jet spreylemesinin yoğun olarak yapıldığı bölgelerdeki kar, yağmur, toprak ve su analizlerinden elde edilen sonuçlarda yüksek oranlarda ağır metallere, diğer bazı parçacıklara ve toksik patojenlere rastlandığı bulgulanmış. Bu toksik ağır metallerin bazıları ve en önemlileri Alüminyum, Baryum, Strontiuum, Etilen Dibromid. Ayrıca Körfez Savaşı’ndan evlerine dönen ABD askerlerinin yüzde 45’inde görülenMycoplasma Fermentes Incognitus gibi genetik mühendisliği ürünü patojenler ve bilinmeyen nano-parçacıklar da bulgular arasında. Araştırmacılar spreylerde morgellon patojeni bulduklarını da belirtiyorlar.
Sanayi olmayan bölgede ölümcül miktarda alüminyum
ABD’de yüzlerce kilometre çapında, hiçbir endüstrinin olmadığı ancak uçak spreylemesinin yoğun olarak yapıldığı Shasta Dağı’nın yüksek bölgelerinde ABD Tarım Bakanlığı (USDA) biyologlarından Francis Mangelis’in yaptığı araştırmada alınan numunelerde 61100 gu/l Alüminyum, 83 ug/l Baryum ve 383 ugl/Strontiyum’a rastlanmış. Buradaki Alüminyum normalin 60.000 kat fazlası. Biyolog Mangelis’e göre bu bölgede toprağın pH’ı da 10 ila 12 kat artmış. Mangelis’e göre bu toprakta tarım yapılması mümkün değil. Mangelis aynı bölgede benzer bulgular elde eden 30’a yakın araştırma olduğunu söylüyor. Bu araştırmalarda alınan numunelerde de yine normalin 30.000 ila 50.000 katı oranında alüminyuma rastlanmış. Buradaki Alüminyum hiçbir sanayinin olmadığı bir bölge için öldürücü derecede yüksek bir oran. Yine ABD’nin Phoenix eyaletinde yapılan bir araştırmada havada normalden 39.000 kat fazla Alüminyuma ve 17.000 kat fazla Baryuma rastlanmış. Yeni Zelanda’da yağmur sularında yapılan ölçümlerde kana karıştıktan sonra beyne kadar ulaşıp Alzheimer hastalığına neden olabilecek nano-alüminyum parçacıklara ve bağışıklık sistemini baskılayıcı Baryuma rastlanmış. Yine konuyla ilgili araştırma yapan gazeteci Will Thomas’ın raporuna göre spreylenen bölgelerde yapılan yağmur analizlerinde yeni türetilmiş kimyasallar ve alüminyuma rastlanmış.
Havada bir şey var ama ne bulut, ne kar, ne de yağmur...
Ayrıca bazı meteorologların meteoroloji uydularından alınan verilere dayanarak yaptığı değerlendirmelere göre havadaki bazı oluşumlar ne bulut, ne kar, ne de yağmur niteliği gösteriyor. Alman RTL kanalı Alman askeri uçaklarının spreyleme yaptığını ve bunun meteorologlar tarafından kanıtlandığını belirten bir haber yaptı. Habere göre bir anda sadece meteoroloji radarlarında beliren ve 350 km hızla hareket eden bu bulutlar ilk kez 2005 yazında, daha sonra 2006 Mart’ında belirdi. Alman askeri uçakları meteoroloji radarında bulutların belirdiği Hollanda sınırında askeri tatbikat yaptıklarını kabul etti. Alman meteorolog Karsten Brandt’e göre bu kimyasal spreyler polimer ve metallerden oluşuyor ve radar sinyallerini bozuyor. Ancak bu spreylemenin çok yaygın olması ve geniş bir bölgeye dağılmış olması akıllarda bazı soru işaretleri oluşturuyor. Askeri yetkililer spreylerin çok az oranlarda kullanıldığını ve zararsız olduğunu kabul etmelerine karşın Karsten bu kadar geniş çapta bulut oluşturmak için tonlarca kimyasalın kullanılması gerektiğini söylüyor. Ayrıca Alman meterologların kayıtlarına göre kimyasal aerosol bulutları alçak irtifalarda kaydedilmiş. Halbuki motorların oluşturduğu buz kristalleri yüksek irtifalarda (30.000 fit gibi) görülüyor. Alman meteorologlara göre bu kimyasal bulutlar Westfalia, Bielefeld ile Ruhr’dan Saxony ve Hamburg’a kadar olan bölgeyi kapsıyor.
Alman Yeşiller Partisi’nden Johannes Remmel’e göre gizli operasyonlarla geniş bölgeler zehirleniyor ve hükümet buna bir açıklık getirmeli. Meteorolog Karsten Brandt ise elde ettiği verilere dayanarak bir dava açmış durumda.
Uçak motorlarından çıkan buz kristalleri (contrails) -38 derecede ve 30.000 feet’te oluşup havada çok uzun süre durmadan, 10-15 saniyede tamamen dağılan bir yapıya sahipken uçaklardan bırakılan kimyasal spreyler farklı yüksekliklerde çok uzun süreler atmosferde çözülmeden kalıyor ve bazen bir süre sonra neredeyse tüm gökyüzüne geniş bir şekilde ve farklı formlarda yayılıyor. Bazen uçağın her iki tarafından kanat ya da gövdede bulunan püskürteçlerden bazen ise kuyruk bölgesinden püskürtülüyor. Bazen uçakların istikametlerine göre çapraz şekilde birbirini kesiyor ya da dairesel, spiral gibi formlarda olabiliyor. Ayrıca şu unutulmamalı ki sivil ticari uçaklar genelde belirlenen rotalarda ve düz çizgiler takip ediyorlar. Halbuki sprey bulutları çok karmaşık formlarda ve ticari rotaların dışındaki istikametlerde görülebiliyor.
ABD'nin Federal İklim Değiştirme Bürosu
Jeomühendislik ya da iklim mühendisliği yeni bir şey değil. ABD, Rusya, Çin gibi teknolojisi olan ülkeler uzun yıllardan beridir yeryüzü atmosferini istenilen (askeri, ekonomik ya da diğer sebeplerle) şekilde değiştirmek için çok çeşitli yöntemler deniyorlar. Şu an ABD’de 50 adet iklim mühendisliği projesi yürütülüyor! ABD Hükümeti 2005 yılında amacı iklimi ve havayı degiştirmek olan Federal İklim Değiştirme Bürosu’nu kurdu.
Şimdi biraz daha ilerleyelim. Aralık’ta Meksika’nın Kankun şehrinde yapılan İklim Toplantısı’nda ABD ve İngiltere hükümetleri tarafından eğer gaz emisyonlarındaki indirim sağlanamazsa Plan B’ye geçilmesi ve Jeomühendisliğin kullanılması önerildi. Birleşmiş Milletler’e bağlı IPCC’ye (Uluslararası İklim Değişikliği Paneli) verilen öneride ABD’nin konuyla ilgili araştırma komisyonunun başına getirilmesi istendi ve küresel ısınmanın önüne geçilmesi için yeryuzu muhendisligi kullanılacak en uygun yöntemin de uzmanlar tarafından belirlenen Stratosferin Sülfatlanması olduğu ileri sürüldü (yani atmosferin sülfatla spreylenmesi).
Yani yeryuzu muhendisliğinin eskiden inkâr ettiği atmosferin spreylenmesi konusu artık açıkça dillendirilmeye başlandı. Environmental Materials Reference Başkanı Alvia Gaskill’e göre aslında stratosfere Sülfür ya da Alüminyum salınması suretiyle güneş ışınlarının yansıtılması ve küresel ısınmanın önüne geçilmesi fikri yeni bir fikir değil.
Örneğin ABD Patent Enstitüsü’nden 26 Mart 1991 yılında Küresel Isınmaya Karşı Stratosfer Welsbach Ekimi (Stratospheric Welsbachseeding For Reduction Of Global Warming) adlı bir patent alınmış. Patentin numarası: 5.003.186
Bir diğer patenin adı Atmosferin Üst Kısmında İyon Bulutları Oluşturmak İçin Baryum Salma Sistemli Roket (Rocket Having Barium Release System To Create Ion Clouds In The Upper Atmosphere). Patent 4 Haziran 1974 tarihli ve numarası 3.813.875
Amerikan Bilim Geliştirme Kurumu’nun (AAAS) 19-22 Şubat 2010 tarihleri arasında ABD’nin San Diego eyaletinde yaptığı son toplantısında iklim değişikliğine çözüm olarak yeryüzü mühendislikten ve atmosferin Alüminyumla spreylenmesinden bahsedildi. AAAS toplantısında Jeomühendislik, Bilim, Hükümet ve Belirsizlik adlı bir sunum yapan yermühendisi David Keith (Calgary Üniversitesi) Alüminyumla araştırmalara başladıklarını, henüz ciddi bir rapor yayınlamadıklarını, ancak ileride araştırılmamış korkunç bir şeyin bulunma olasılığının olduğunu söyledi. David Keith’e göre nasıl kemoterapi zararlı olmasına rağmen kullanılıyorsa, atmosferi spreylemek de iklimi tedavi etmek için kullanılabilir ve hatta kullanılmalıdır.
Yüce bir amaç için insanları öldürmek...
AAAS toplantısında sunum yapan bir başka yermühendisi olan Ken Calderia küresel ısınmayı engellemek için stratosfere kimyasal madde enjekte edilmesinin bir seçenek olduğunu dillendiriyor. Yine bir diğer yermühendisi ise daha yüce bir amaç ya da çoğunluğun iyiliği için insanların öldürülmesinin bir seçenek olabileceğini savunuyor. Aynı şekilde ABD Başkanı Barack Obama’nın Bilim ve Teknoloji danışmanı John Holdren de küresel ısınma için stratosferin spreylenmesinin bir seçenek olduğunu savunuyor. John Holdren daha önce de dünya nüfusunun çok fazla olduğunu ve azaltılması gerektiğini savunmuştu.
AAAS’ye göre stratosferin spreylenmesinin küresel ısınmaya, kuraklığa ve ozon tabakasına faydası olacak. Ancak aerosol spreyi araştırmacılarına göre bu spreyler arı kolonilerinin toplu ölümünden, son zamanlarda görülen toplu kuş ve balık ölümlerinden ve bazı hayvan türlerinin yok olmasından sorumlu.
What in the World Are They Spraying filminin yapımcısı Edwin Griffin’e göre atmosfer insanlığın isteği dışında ve hiçbir ön araştırma yapılmadan 1990 yılından beri NATO’ya üye ülkelerin askeri ya da sivil uçakları tarafından spreyleniyor. Bu spreylerde Sülfat değil ama daha çok Alüminyum kullanılıyor. (Türkiye’de de 24 NATO Üssünün olduğunu unutmamak gerekir).
Alüminyum gibi toksik olduğu bilinen tonlarca kimyasal (şu ana kadar 200 milyon ton salındığı tahmin ediliyor) maddenin her gün spreyleme yöntemiyle atmosferimize, suya, toprağa karıştırılmasının arkasında nasıl bir mantık olabilir? ASSC toplantısına katılan yer mühendislerine göre alüminyum küresel ısınmayı geri çevirmek için kullanılabilecek Sülfata göre daha ucuz ve daha etkili bir madde. Ancak Dr. Jammy L. Born’a göre alüminyum doğada çözülmesi onlarca yıl süren kanserojen bir madde. Yine Dr. James Rot’a görealüminyum organizmada biriken toksik bir madde.
Son araştırmalar ABD’de Alzheimer hastalığının son derece yüksek oranlarda arttığını gösteriyor. İşin ilginç yanı, Alzheimer hastalığında etken olan maddelerden birinin Alüminyum olması. Alüminyumun toksik oranlarda özellikle üst solunum yolları hastalıklarına neden olabileceği belirtiliyor. Astım, bronşit, pnömoni ya da nezle benzeri hastalıklar da alüminyum kaynaklı artabiliyor.ABD’de sigara kullanımı azalmasına rağmen solunum yolları hastalıkları 8. sıradan 4. sıraya yükselmiş ve spreyleme nedeniyle 5 yıl içinde 3. sıraya yükselebileceği vurgulanıyor.
Bir diğer iddia ise spreylerde 1960 yılında laboratuarda üretildiği iddia edilen morgellon patojenlerininbulunduğu. Bu patojeni üreten bilim adamının yakın bir zamanda bu patojeni ürettiğini doğruladığı da iddialar arasında. BBC haber kanalının 10 Ekim 2002 tarihli haberinde ABD kimyasal silahlarla deney yaptığını kabul etmişti. Stratosfer aerosol spreylerini araştıran araştırmacılara göre spreylerde tespit edilen Baryum toksik oranlarda insan bağışıklık sistemini çökertiyor.
Epidemolog Rosalie Bertell’e göre aerosol uçak spreyleri biyolojik savaş deneyi ya da hazırlığı olarak yapılıyor olabilir ve bu spreyler büyük ihtimalle dünya ekosistemini felaket düzeyinde alt üst ediyor.
1980’lerde ABD’de ilk ticari güneş enerjisi jeneratörlerinin yapımında çalışan Dane Wigington’a göre ilk iklim ya da yer mühendislik çalışmaları 50 yıl önce başlamış. ABD’de bu konuda resmi dokümanlar bile mevcut. Bunlardan biri Owning The Weather. Bir diğer belge de Space Conservation and Control Bill (Uzay Koruma ve Kontrol Yasa Teklifi). Bu yasa taslak halinde iken içinde stratosfer spreyleme yani kemtreyl (chemtrail)’lerden de bahsedilirken daha sonradan yasalaşmadan bu ibare çıkarılmış.
Ağaç katili alüminyum
Alüminyum konsantrasyonlarının yüksek olduğu topraklarda yüksek pH nedeniyle tarım yapılamayacağı biliniyor. Ancak bununla kalmıyor. Aşırı yanıcı olan Alüminyumun bir diğer etkisi de ağaçları kurutması ve daha kolay yanabilir hale getirmesi. Yine Kaliforniy’nın Shasta Dağı bölgesinde mantıklı bir neden olmaksızın kuruyan ağaçlarda yapılan araştırmalarda ağaç kabuklarında yüksek oranlarda alüminyuma rastlanmış. Yine Hawai’de kabukları normalde sert olan palmiye ağaçlarının kabuklarının elle kolayca sökülmeye başladığı bölgelerdeki çocuk saç örneklerinde normalin üstünde Alüminyuma rastlanıyor.
Belçika’da Belfort Grubu tarafından düzenlenen dünyanın ilk Stratosfer Spreyleme- Kemtreyl konferansına birçok aktivist, bilim adamı, alternatif medya gazetecisi ve araştırmacı katılmış. Bu toplantıya katılan Belçika Evergem eski valisi Peter Vereeke’ye göre tüm bilimsel verilerin ışığında stratosfer spreyleme fenomeni artık bir gerçek.Yine, tıp araştırmacısı ve gazeteci Desiree Rover’a göre insanlık uzun bir süreden beri spreylerle aptallaştırılıp kısırlaştırılmaya çalışılıyor. Toplantıya Hollanda Teknik Üniversitesi’nden katılan Coen Vermeeren aerosol spreyleme ile ilgili birçok yanıtsız sorunun bulunduğunu, ancak hükümetlerin bu konuyla ilgili hiçbir yanıt vermediğini söylüyor.
ABD Tennesse vekillerinden Bart Gordon’a göre yer mühendislik birçok bilinmeyeni, endişeyi ve felaket derecesinde çevresel yan etkileri barındıran bir konu.
Alüminyuma dirençli gen ile GDO tohum
Peki tam bu gelişmeler olurken Alüminyuma dayanıklı gen için ABD Patent Enstitüsü’ne baş vurulmus olmasını nasıl açıklayacağız? Tesadüf mü? 1 Eylül 2009’da alınan patentin adı Alüminyum Resistant Gene (Alüminyuma Dirençli Gen) ve Patent Numarası: 7582809. NY Ithaca’da Cornell Üniversitesi’nde geliştirilen patent ABD Tarım Bakanlığı ile Brezilya Tarım Araştırmaları Kuruluşu’na verilmiş.
Zamanla aşırı alüminyum konsantrasyonu nedeniyle organik tarım yapmayı bırakın, tohumun bile filizlenmeyeceği topraklarda pek yakın bir zamanda Monsanto ya da bir diğer GDO şirketi hemen imdadımıza mı yetişecek yoksa? Bunu zaman gösterecek.
Neden?
Spreylemenin nedenleriyle ilgili tahminlerde bulunmak için belki erken ama şu an için spreyleme ya da stratosfer aerosol yer mühendisliğinin nedeni olarak ileri sürülen teorilerin birkaçı şöyle:
• Baryum ile de denendiği söylenen HAARP adlı bir diğer yer mühendislik teknolojisinin bir parçası olarak
• “Yemek yemek ve boşaltmak dışında bir işe yaramayan” gereksiz kitlenin (yani bizlerin) nüfusunun azaltılması için
• Laboratuarda oluşturulmuş bazı patojenleri salmak ve çözüm olarak ilaç ya da aşı satmak için (Hegel diyalektigi = Problemi yarat, tepki gelsin, sonra çözümü sun).
• Spreylenen maddelere dayanıklı GDO’lu tohumları patentleyerek dünya gıda tedariğini tam kontrol altına almak için
• Kimilerine göre bu Pentagon ve büyük ilaç şirketlerinin ortak bir projesi.
• Elektromanyetik deneyler
• Hepsi
• “Yemek yemek ve boşaltmak dışında bir işe yaramayan” gereksiz kitlenin (yani bizlerin) nüfusunun azaltılması için
• Laboratuarda oluşturulmuş bazı patojenleri salmak ve çözüm olarak ilaç ya da aşı satmak için (Hegel diyalektigi = Problemi yarat, tepki gelsin, sonra çözümü sun).
• Spreylenen maddelere dayanıklı GDO’lu tohumları patentleyerek dünya gıda tedariğini tam kontrol altına almak için
• Kimilerine göre bu Pentagon ve büyük ilaç şirketlerinin ortak bir projesi.
• Elektromanyetik deneyler
• Hepsi
Zamanla sanırım tüm bunlar bir açıklığa kavuşacak. Ancak eski FBI görevlisi Ted Gunderson’a göre Toksik Spreylemenin varlığı konusunda hiçbir şüphe yok.
Bu bir gerçek. Nedeni ne olursa olsun bir soykırım ve cinayet işlenmekte. Ve buna bir an önce son verilmeli.
Not: Discovery Channel yayınladığı bir filmde uçak aerosol spreylerinin uçak motorlarından çıktığının iddia edildiği ileri sürülüyor. Ancak uçaklardan aerosol spreyleme konusunda araştırma yapan kişilerin çoğunluğu uçak yakıtına koyulan kimyasalların motor egzostu aracılığıyla atılmadığını iddia ediyorlar. Araştırmacıların iddiası uçaklara yerleştirilen tanklardaki kimyevi maddelerin boşaltma boruları aracılığıyla, motordan geçmeden ya da yanmadan, tıpkı zirai ilaçlamada olduğu gibi doğrudan havaya püskürtüldüğü. Ancak uçak yakıtlarına yerleştirilerek bütün uçakların bu kimyasalları havaya salması için bir patent girişiminin olduğu iddialar arasında.
Bazı kaynaklar: Bir kimyasal spreyleme yapılırken çekilen video kaydı:
http://www.youtube.com/watch?v=bSSWnXQsgOU
What In The World Are They Spraying? adlı filmin tamamı şuradan izlenebilir:http://www.youtube.com/watch?v=jf0khstYDLA
www.stopgeoengineering.org
www.geoengineeringwatch.org
www.aircrap.org
http://chemtrails.foroactivo.com
http://animalweb.cl/n_o_imperial/salud/fumigacion/chemtrails/chemtrails_page_1.htm
http://chemtrail.wordpress.com
http://www.rebelion.org/noticia.php?id=46018
http://www.mindfully.org/Air/Climate-Change-Weapons.htm
http://www.2012.com.au/HAARP.html
www.weatherwars.info
http://www.carnicom.com
http://www.indiadivine.org/audarya/ayurveda-health-wellbeing/1011918-us-government-admits-lyme-disease-bioweapon-morgellons.html
http://evrenvesirlari.blogspot.com.tr/2014/04/georgia-guide-stones.html
GALAKTİK İNSAN WEB TEAM
21 Temmuz 2015 Salı
14 Haziran 2015 Pazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)