10 Mart 2014 Pazartesi

PARALEL EVRENLER


Mehmet Ali BULUT  BÖLÜM 10 







PARALEL EVRENLER




Maddi evrenden bildiğimiz pozitif beyaz evren katlarından sayız paralel evren olur. Bunun tersine bir de antimadde ya da negatif soyut evrenler olduğuna göre bunların da negatif paralel evrenleri olmalıdır. Paralel negatif 
ve pozitif, madde antimadde evrenleri kara delikler birbirine bağlar. (Tünel denen rdüncü mekan boyutu).

Eğer kara delikler olmasaydı sonsuza kadar bu evrenlerden haberimiz olmayacaktı. Alemleri
Rabbi (Bütün evrenlerin terbiyecisi) bu hakikati anlatır. Böylece Allah, var olan bütün evrenlerin 
kendkudreti alnda olduğunu hatırlatır.

Keza, ayette geçen Allah iki doğunun da iki batının da Rabbidir”  ifadesi bu negatif ve pozitif
paralel evrenlerin hatırlatılmasına yöneliktir. Beyaz evrendeki Du, Siyah evrendeki Batı olmaktadır.

Bu paralel evrenleri biz üst üste konmuş iki levha şeklinde algılarız. Bu iki evreni bağlayan tüneise üçüncü boyuttur. Gerçekte ise bizim evrenimiz üç mekan koordinatlarından kuruludur ve tünel b
mekanların dörncüsüdür.

Sürüngenlerin gözleri iki yanda olduğundan derinlik duygusunu algılamazlar. Her şeyi sinemperdesi gibi üst üste yapışık görürler.

Gelişkin canlılar derinliği rürler. Fakat onlar da zamanı algılayamazlar. Yalnızca insan zihni, dört
boyutu (en, boy, derinlik, zaman) birden kavrar. Bizim mekan olarak kavradığımız en, boy ve derinliktirSürüngenler derinliği algılayamadıkları gibi biz de dörncü mekan olan Tünel’i algılayamıyoruz. Oysrüyaların mekanı buradır.

Bu tünel mekan, bizim bir üst boyuta geçmemizi sağladığı gibi, üst boyutta yaşayan varlıkların
da bizim evremize geçmesini sağlar. Ve zaman sürecini ortadan kaldırır. (Bilindiği gibi rüyalarda bizibildiğimiz zaman mefhumu yoktur. Aynı anda sayısız mekanda ve sayız olayı yaşayabiliriz


Dolayısıyla, tek yönlü zaman şeridiyle ancak milyar mılyar ışık yılı bir sürede kat edebileceğimibir yolu, tünelller vatasıyla bir anda geçmemiz mümkündür. Hz. Peygamber’in miracta kullandığı yol
tüneller geçididir.

Nitekim her tünelin girişinde, ondan geçiş ruhsatı olup olmadığı sorulmuştur ve Cebrail’e Memaak (Yanındaki kimdir) denmiştir. Çünkü normal olarak maddi bir beden tünellerden geçerken yoolabilir. Ancak onun sırrını bilenler o tünellerden rahat geçebilirler. Insanın maddi bedeniyle ahirete intikaedecinin rrı da burada gizlidir..

Demek ki, bizim çok uzakta sandığımız varlıklar burnumuzun dibinden geçen paralel bir evrend
yaşıyor olabilirler ve yıldız geçidi” (yani paralel evrenleri birbirine bağlayan geçit) vatasıylabir andbizim evrenimizde rülebilirler. Ve aynı süratle yeniden kendi evrenlerine geçebilirler.

Mekanda kimin yaşadığına zaman belirtilince hüküm verilir. Paralel evrenler gereği, bizim
evrenimizin yaşı 20 milyar yıl ise, fır noktanın etesinde de eksi 20 yıl yaşında bir evren mevcuttur. Viki evren arasındaki zaman dilimi 40 milyar ldır. Halbu ki ikisi de aynı uzayda aynı yerdedirler. Fakaaraya zaman duvarı girmiştir.

Yani iki evren arandaki mesafe rk milyar yıl olduğu halde, tünel bağlansıyla bir saniyenin dalna inebilir.

Bir defter sayfasını düşünelim. Bir yüzün tam ortana bir nokta koyalım ve bu noktadan biçizgi çekelim. Bonra bu çizgiyi öbür yüzündeki merkez nokta ile birleştirelim. Geçecek zaman 40 milyayıldır. Ama aynı noktaya bir toplu iğne ile hemen geçiveririz.

Işte evreler arası bu kadar uzak ve bu kadar yakındır..
Geleceği temsil eden evremiz ile geçmişi temsil eden öteki evren iki aynı şey olup başkzamanlarda yaşamaktadırlar.

Hızır gibi bu evrenler arasında seyahat edebilen Zülkarneynin bir seddin arkasına hapsettiğYecüc ve Mecüc’u gelecekte, gömüldükleri geçmişten çıkarak direkt zamanımıza geçecek ve kıyametdoğru dünya sahnesinde boy sterecek yaratıklardır.

O halde Zülkarneynin ördüğü sed bir Zaman -Mekan Seddi’dir. Geçmişteki evren gibi onlar dkarşımıza çıkacaktır. Ancak onların görünmesi, iki evrenin karşılaşmasından daha önce olacakr. Çünkü iki evrenin karşılaşma, bu evrenin yok olması demektir ki o da koyamettir..

Hatırlarsanız bir bilim kurgu dizisi vardı Saylonlular, diye. Gerçi abar şeyler vardı ama tasvirler
hiç de yabana alacak cinsten değildi.

Hiç bir şey olmasa bile.. Insan zihninin bu mesele ile bu kadar meşgul olması, onların vaedilmesine yetecektir.

(Not bu kısım Hans Von Aybergin Arzdan Arşa Sonsuzluk Kulesi adlı eserinden iktiba
edildi. Onun bu konulardaki çalışmaları çoğumuza ışık tutacak niteliktedir. Çalışmala 
takdire şayandır.)

Gökte olandan emin mi oldunuz?
Şimdi, Kuranı Kerimin, etranda en çok tartışılmış iki ayetini ele alacağız. Mülk Suresinin 16Ve 17. ayetleri olan bu ayetlerde şöyle denilir:

Gökte olanın, size ansızın saldırıp sizi yere göçürüvermesinde güvende misiniz. O an bir de bakarsınız, yer temelinden sarsılıvırmiş..

Gökte olanın üzerinize dumansız ateşlerle saldırmamasına karşı kendinizi nasıl
gücvencede hissedersiniz? Işte o on tehdit nasıl olurmuş, korku neymiş anlarsınız..

Bu iki ayette geçen men fis-semai hem Allah’a dair inançla ilgili tarşmalara sebep olmuşhem de göktekinden maksadın ne olduğu tartışma konusu olmuş..

Üzerinde ittifak edilen bir husus varsa bu “men ile tarif edilen varlık veya varlıkların Melekapsamına girmediğidir..

Öyleyse bu men edatıyla işaret edilen bu, (veya bunlar) kim?
Bazı müfessirler, menin Allaha baktığını ileri sürmüşler ve Allah ktedir demişler. Byaklaşım ise Allah’ın mekansızlığı ilkesine ters düşüyor..

Cenabı Hak, kendi Zatıyla ilgili Onun kürsüsü (tahtı) gökleri ve yeri içine alır.. (Bakara 255)
beyananda bulunur. Öyleyse onu Gökteki diye tanımlamak yanlıştır. Çünkü göğün tamamı onun ihatalanı içerisindedir.

Üstelik Onun benzeri hiç bir şey yoktur.. (Şura, 11) ayeti ışığnda Onu gökte tasavvur etmek
ve Gökte olan” ifadesinden Allahı anlamak yanlıştır, hatadır..

Öyleyse bu gökteki veya göktekiler kim? Melek değil, Allah da değil.. Cin ise bir Yeyaratığıdır. Şeytan, yaradılış formasyonu itibarıyla melek sınıfına girer. Demek ki, bu iki ayette geçeve men fis-semai diye nitelendiren varlıklar başka tür bir varlıkr.

Elmalı Hamdi Yazır, tefsirinde, “men ifadesinden Allahın anlaşılabileceğini kabul ettirmek için sayfalık bir yorum yapar Tabii neticede o da bilinenlerden ve zamanının sahip olduğu bilgilerdeharektle tefsir yapmışr.

Bu tefsirin yapıldığı dönem için UFOlardan söz etmek mümkün dildi. Çünkü böyle bir bilgi
yoktu ve henüz onlar, Zulkarneynin ördüğü boyut hapsinde idiler..

Fakat bunların tarihin h bir döneminde kullanılmadıklarını  söylemek zor. Yok edilmiş kavimlerin, yok ediliş biçimleri incelendiğinde atom bombası da dahil, ışınlanmaya kadar değişiyöntemlerin kullanıldığı görülür.

Mesela Leyke halkı, yok edilmiştir. Yani ertesi n şehre gelenler tamamen bom boş bir şehibuldular. Üstelik bir tek cenaze de meydanda yoktu. Tamen ortadan kaldırılmışlar ve Geliboludkaybolan Ingiliz Bölüğü gibi yok olup gitmişlerdi..

Keza Lut kavminin cezalandırıldığı gece, şehri sabaha karşı terk eden Lut aleyhisselam vberaberindekilere verilen en sıkı talimat, patlama anında döp arkaya bakmamaları idi!

Hatta bazı rivayetlerde dönüp geriye bakan birinin kör olup, taş kesildiği belirtilir.. Bu ve
benzeri tasvirler ve rivayetler bize bir atom bombanı anlatır.

Elbetet ki Cenab-ı Hak, kudret ahibidir. Ama o bu sebepler dünyasında kudretini vasıtalarlizhar eder. Pekala melekler gibi, yukarıdaki ayetlerde men işaretiyle tarif edilen melek dışı varlıkları dbu amaçla kullanmış olabilir ve bu Onun kudretine halel getirmez..

Sonuç olarak, göktekilerin -siz buna uzay deyin- insanlara yönelik bir saldırıları söz konusudur
ve bu çok şiddetli olacaktır.

Nitekim aynı surenin 20. ayetinde Cenab-ı Hak, Rahmanın nezdindeki bu ordulara karşı hangi ordularla karşı koyacaksınız?”  diye soruyor.

Rahmanın ordularının vasıfları ise 19. ayette anlalır. Onlar, üzerlerinde uçan klara bakmıyorlar mı. Onları kte tutan, boşlukta uçmaları sağlayan Rahmandır. deniliyor.

Şimdi 16 - 20 ayetlerini birlikte yorumlayalım.
Uzaydakilerin ansızın size saldırıp sizi yere girmelerine karşı nasıl güvende olabilirsiniz? Onlar bunu yapmaya muktedirdir. O zaman göreceksiniz ki altınızdaki yer sarsıntılar geçiriyor.

Hem siz uzaylıların size dumansız ateşlerle (hasib) -bugünün verileriyle lazer-
saldırmayacaklarında emin misiniz? Hayır hayır emin olmayın. Bunu yapacaklar. Ve siz o zamakorkutulmak nasıl olurmuş, dehşet neymiş anlayacaksınız.

Hatırlayın daha önce de bizim uyarırımızı, peygamberlerimizi getirdiği bilgileri kale
almayan topluluklar oldu. Onları nasıl cezalandırıp yok ettiğimizi gör müyor musunuz?. Bunu yapabileceğimiz konusunda bir şüpheniz mi var?

Şüpheniz olmasın. Üzerinizde uçuşup duranlara (kuş, uçak, helikopter, füze ve UFO)
bakmıyor musunuz. Onları o blukta tutan Rahmandan başkası değildir. O, her şeyi görendir.

Hem onlara karşı kendinizi ne ilsavunacaksınız. Şu elinizdeki ordularla mı? Rahmanıkudretli ordularına karşı kendinizi bu ordularla mı savunacaksınız? Yazık! Gerçeği görmemekt
ısrar edenler, aldatıcı bir gurur içindedirler..


GALAKTİK İNSAN WEB TEAM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder